featured

UÇMAKTAN DEĞİL UÇAMAMAKTAN KORKUYORUM

‘Uçmaktan değil, uçamamaktan korkuyorum.’ Geçenlerde bu sözü bir yerde okudum, aklım anılar yağdırmaya başladı. İnsanlık tarihi gibi uzak gelen ilk uçuş günüme kadar götürdü beni. İlk uçuşumda, ilk kez uçağa binişimdeki heyecanı, kalkış anında kalbimi hızla çarptıran motorların gittikçe artan güçlü sesini ve tekerleklerin yerden kesilmesiyle, belirsizliğin verdiği hazzı bile hissettirdi sağ olsun. Sonrasında güzel bir ekibin ve uçuşun etkisi ile girdiğim yolu sevmeye başlamam ve gökyüzü aşkıyla geçen yıllarım…

      ’İlk intiba son intibadır’ derler, benim için de tam olarak öyle oldu. Belki ilk uçuşumda, ilk tökezlemede vazgeçebilirdim. Çok tökezledim ama ilk intibamın iyi kredisi, içimde bir yerde kullanılacağı anı sabırla bekliyormuş demek. İhtiyacım olduğunda destek olup, bahanelerimden kurtulmamı ve devam etmemi sağladı ki, ilk uçuşundan sonra uçuşu bırakanları bilirim. Gerçi biri vardı, haksız da sayılmazdı hani. Düşünsenize, havacı olma hayalleriniz şaha kalkmış, sizi bir havayolundan içeri bile sokmuş, eğitimlerde aklınızdan geçmeyen konularda eğitilip, sonunda başarmanın verdiği güçle, ilk uçuşunuza gidiyorsunuz. Ama nereden bileceksiniz ilk uçuşunuzda, ilk intiba testiyle karşılaşacağınızı. Daha kalkış yapalı yarım saat olmamış, ’Ben neredeyim, nasıl bir işin içindeyim ’ bile diyemeden, tazyik boşalması yaşanır. Baş üstündeki oksijen maskeleri düşer. Çığlıklar içinde, panikle birbirlerinin maskesini kapmaya çalışan yolcuları görürsünüz. Böyle anlar için eğitiliyor olsak da, ilk gözlemci uçuşunda bunu yaşamayı ummazsınız, doğal olarak korkarsınız. Daha tam bir ekip üyesi bile değilken, kabin amirine ‘Ne yapmalıyım? diyen gözlerle bakarken, ’Maskeni tak’ komutuyla, önce kendini koruman gerektiği gerçeğini hatırlarsın… Heyecan dolu geçen anlardan sonra, acil iniş yapılarak uçuş sağ salim bitirilir. Ekip; havacılık bu diyerek evine giderken, ilk gözlem uçuşundaki ilk intiba, hayallerin sonu olur…

      Bu hikayenin içinde değildim ama duyduğumdan beri sıkça aklıma gelir. Ben de geri dönmemecesine bırakabilir ve hiç bilmeden girdiğim bu işi, aşkla yaptığım yılları yaşamaktan mahrum kalabilirdim. İnsanın gerçekten seveceği bir şeyi bulması kolay olmuyor ama kaybetmesi an meselesi olabiliyor.

      Demek ki, hayallerimize, kendimize birden fazla şans vermek gerek, daha da güzeli; her şeyi olduğu gibi kabul edebilmeyi öğrenmek. Annemin bize yıllardır hatırlattığı bir sözü var. ’Gözümü açtım dünyadayım, kapattım açtım, okuldayım, kapattım açtım siz vardınız, şimdi yıllar geçmiş…’ Çocukken pek anlamıyormuşum, göz açıp kapatmanın ne kadar hızlı olduğunu. Zaman kimse için durup beklemiyor, dünyada bunca olumsuzluklar varken bile hayatımızın içine göz açıp, iyi ki dedirtecek, gülümsetecek anılar yaratmaya devam etmek gerek…

     Bu ara malum sebeplerden, yerden hayallere dalıyoruz ama yakında ’Uçuş korkunuz yok mu?’ diye soran yolculara ‘Asıl uçamamaktan korkuyoruz’ demeyi umuyoruz…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. 4 sene önce

    Yani??????
    Anlatmak istemişsiniz ama derinlerden yukarıya çıkamamışsınız. Ağır ve sıkıcı…Böcek, sinek yazıları daha iyi!

    Cevapla
  2. 4 sene önce

    eğitimlerde aklınızdan geçmeyen konularda eğitilip mi vay beee ama slide patlatıyorlar hala o da eklensin eğitimlere :D

    Cevapla
    • 4 sene önce

      İnsanların mutluluğundan, başarısından rahatsız olup. Hazzı, azmi, tatminini dalga geçerek, küçümseyerek kendi rezil, sefil, mutsuz dünyasını her fırsatta, her tarafa yaymaya çalışan kan emici virüsler.

      Cevapla
    • 4 sene önce

      Hiç yakışık olmayan çirkin şeyler yazmışın yankeee, çirkin bir insan olduğun yazdıklarından belli. Havacı isen, sen de böyle güzel havacılık anılarını yaz, Sefa bey yayınlasın, okuyalım, öğrenelim. Arzu Aydın hanıma teşekkür ediyorum, bu çirkin yorumlara takılmadan devam etmesini dilerim.

      Cevapla
    • 4 sene önce

      Evet; Airzorthaber sitesinin embesil zeka özürlü yorumcularından biri daha. Editör uyuma!

      Cevapla