Türkiye, Çelebi’ye neden sahip çıkmadı? Uçaklarda ruhsatlı tabanca trafiği Havayoluyla binlerce silah taşınıyor 

Türkiye, Çelebi’ye neden sahip çıkmadı? Uçaklarda ruhsatlı tabanca trafiği Havayoluyla binlerce silah taşınıyor 

Türkiye’nin dünya markası olabilmeyi başarmış şirketlerinden biri de Çelebi Havacılık Holding’dir diyebiliriz.   Şirketin kuruluşu Türkiye’de birçok örneğini gördüğümüz hikayelerden. Ali Cavit Çelebioğlu, Bandırma Hava Üssü’nde memur olarak çalışan babası sayesinde Astsubay Meslek Okulu’na yazılır. Ardından Eskişehir Hava Okulu’ndan 1945 yılında çift motorlu uçak pilotu olarak mezun olur. Zorunlu hizmetinin bitmesiyle henüz 28 yaşında Hava Kuvvetleri’nden ayrılır.

İlk önce bir otobüs firmasında, sonra da ünlü Amerikan havayolu şirketi Pan Am’da çalışmaya başlar.   O yıllarda havalimanlarında yer hizmeti veren herhangi bir şirket olmadığı için, buna ihtiyaç olduğunu anlar ve 10 metrekarelik bir büroda bir masa ve birkaç koltukla, 1 Şubat 1958’de Çelebi şirketini kurar. Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle açılan Amerikan askeri üslerine gelip giden askeri uçaklara bir merdiven ve beş kişiyle Esenboğa Havalimanı’nda hizmet vermeye başlar. 1963’te oğlu Can, 1966’da da kızı Canan dünyaya gelir. Yeşilköy’deki trafik artınca 1969’da Çelebi Hava Servisi’nin İstanbul Şubesi açılır. Cavit Bey, 1982 yılında vefat ettiği sırada Can 20, Canan 17 yaşındaydı. Merkez İstanbul’a taşınır ve Can Bey ve Canan Hanım işin başına geçer. Şirket giderek büyür ve 1984’te Çelebi Hava Servisi AŞ adını alır. 1995’te ise Çelebi Havacılık Holding kurulur. Şirket 1996 yılında borsaya açılır ve hisselerinin yüzde 15’i halka arz edilir.

Türkiye’de halen 31 istasyonda faal olan şirketin kurucu ve büyük ortağı Çelebi Ailesi (Engin, Can ve Canan Çelebioğlu Tokgöz) İspanyollarla stratejik ortaklık kurar. Daha sonra Actera Gurupla ortak olan Çelebi Gurubu, 2006’da önce Macaristan Budapeşte’de, daha sonra Almanya Frankfurt, Tanzanya Darüsselam ve Hindistan Ahmetabat, Mumbai, Delhi, Haydarabad, Bangalore, Kannur, Goa, Cochin ve Chennai şehirlerindeki meydanlarda yer ve kargo hizmetleri vererek, toplam 40 havalimanında 250’sı havayolu olan 300 müşteriye ulaşır.

Yerelden evrensele yükselen bu şirketin en büyük başarıyı gösterdiği Hindistan’da tabi olunan mevzuat gereği kendilerine verilen güvenlik izinleri, ulusal güvenlik çıkarlarına aykırılık teşkil ettiği iddiasıyla (Yıllardır böyle bir şey olmadı da neden şimdi) Hindistan Sivil Havacılık Bakanlığı Sivil Havacılık Güvenlik Bürosu (BCAS) tarafından iptal edildi. Görünen sebep de Hindistan’ın komşu Pakistan ile çatışmasında Türkiye’nin verdiği insansız hava araçlarının kullanılması gösteriliyor. Haksız ve saçma izin iptali konusunda Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamaya bakarak şirketin sadece Çelebi Ailesi’ne ait olmadığını ve çok uluslu bir şirket olduğunu görebiliyoruz.

Çelebi’nin Türk şirketi gibi görülüp cezalandırma yoluna gidilmesi büyük bir yanlıştır. Sermayesinin yüzde 65′i Amerika, Kanada, Suudi Arabistan, Singapur, İtalya, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer bazı ülkelerden uluslararası yatırımcılara, geri kalan yüzde 35′i ise Çelebioğlu Ailesi’ne ait olan Çelebi Havacılık Holding AŞ Hindistan dışında Macaristan, Almanya, Tanzanya ve Endonezya’daki havalimanlarında faaliyetlerini kesintisiz sürdürüyor. Hindistan’daki ortaklıklarıyla ülkenin havacılık sektörünün gelişimine ve büyümesine önemli katkılar sağlayan Çelebi, 2009’dan bu yana havacılığa 250 milyon dolarlık yatırım yapan en büyük yabancı yatırımcı olarak 10 bine yakın Hint vatandaşına istihdam sağlıyor. Şimdi Çelebi’ye, diğer Türk şirket ve ürünlerine boykot uygulayan zenginlerinin Türkiye’de yaptığı düğün ve gezilerin iptal edilmesi yoluna giden Hindistan’a karşı Türkiye gereken tam tepkiyi gösterdi mi? Çelebi gibi bu ülke topraklarından çıkan global markaya karşı alınan bu davranışa ‘dur’ demeyi becerebildik mi? Çelebi’ye gerektiği gibi sahip çıkabildik mi? Ne dersiniz? Mutlu yarınlar Türkiye’m.

————————————————————

Uçaklarda ruhsatlı tabanca trafiği Havayoluyla binlerce silah taşınıyor 

Avukat Tuğba Torun’u ekranlardaki tartışma programlarından tanıdım. Fakat, onunla ilgili olarak biraz bilgi edinmek isterken yazdığı kitaptan haberdar oldum. Kitabın adı benim ilgimi çekti. ‘Silahınız Kargoya Verildi’ adlı bu kitabın kapağında Av. Tuğba Torun’un yıllardır içinde bulunduğu kadın mücadelesini hem bir kadın, hem de bir hukukçu gözüyle değerlendirdiği yazılardan oluştuğu belirtilerek “Her biri yanı başımızda yaşanan olayların katmanlarını anlamamıza da yardımcı oluyor” diye de anlamlı bir tanıtım sözü yer almış. İnternetten satın alınan bir silahlarla ilgili olarak telefonlara gelen mesajı isim olarak alan ve Tara Kitap’tan 2023 yılında çıkan bu kitap doğrusu okunmaya değer nitelikte olsa gerek.

Bu ilginç başlıklı kitaptan söz etmemin nedeni, Türkiye’de sivil havacılıkta ticari yolcu taşımacılığı yapan bütün havayolu şirketlerinin iç hatlarda her gün binlerce yolcuyu taşırken, yanı sıra da yüzlerce silahı taşındığını ve bu konunun da sorun yarattığını dile getirmekti. Havalimanlarımızda “Silah teslim masası” tabelalarını görmek, yabancıları, birçok kişiyi ve doğrusu beni de şaşırtan garip bir durumdur. Silah ruhsatlı da olsa, kamu görevlisi bir kişiye de ait olsa yüzü soğuktur. Hiç kimse bu silahlarla asla cinayet işlenmez diyemez. Shakespeare’nin “Duvarda bir silah asılıysa, o silah her an patlayabilir” sözünü hatırlıyorum. Uçaklarda taşınan silahlar tam sıkıntı.

Çok kısa bir süre önce Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Genel Müdür Prof. Dr. Kemal Yüksek imzasıyla bir genelge yayınlayarak bu işin usul ve esaslarını belirlemiş. Kurala göre “Havaalanına gelen yolcuların ruhsatlı silahları polis tarafından tutanakla teslim alınır. Silah teslim masasına müracaat eden yolcunun, silahın ruhsatının ve uçuş belgesi / bileti kontrol edilir. Uçuş belgesine uygun olarak silah teslim tutanağı (üç nüsha) imza karşılığı tanzim edilerek yolcunun silahı teslim alınır. Şarjör ve fişekler ayrı poşete konulur. Silah, açıldığında belli olan ve mukavemete sahip kâğıt, plastik veya kutu benzeri kilitli bir muhafazaya yerleştirilir ve hava aracına gönderilmesi amacıyla yetkili personele verilir. Yetkili personel havaalanı güvenlik komisyonu tarafından belirlenen güzergâhı takip ederek ve güvenlik kontrolünün uygulanmasını sağlayarak silahı hava aracına götürür. Bu silahlar, hava aracında yolcuların bilmeyeceği ve ulaşamayacağı, hava aracının kargo bölümünde diğer kargolardan ayrı ve kilitli bir bölüm veya çantada muhafaza edilir. Müsaadeli taşınan silahların varış yerinde silah masasına intikali ve sahiplerine iadesi sürecinde, alınışı esnasındaki usul ve kaideler aynen uygulanır. Silahlar, özel güvenlik personeli ve/veya havaalanı güvenlik komisyonu tarafından onaylanmış havayolu işletmesi veya yer hizmet kuruluşu personeli tarafından hava aracına nakledilir.”

Bu kadar zahmetli ve bürokratik işin zaman ve para kaybını da düşünelim. Genelge, ‘Havayolu ile seyahat eden yolcular için 2025 yılında silah başına en fazla 200 TL silah taşıma ücreti alınır. Bu ücret, her takvim yılı başında bir önceki yılın tüketici fiyat endeksi (TÜFE) oranında artarak uygulanır.’ diyor.  Bu ücreti ödemeyen yolcuların kim veya kimler olduğuna da bakınca VIP (Çok önemli kişi) salonlarından faydalanan VIP yolcular, TSK kadrolarında görev yapan subay, astsubay ve uzman er/erbaşlar, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün merkez ve taşrada görev yapan mensupları, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma teşkilatındaki subay, astsubay ve uzman er/erbaşlar, MİT personeli, Hakim ve savcılar, Gümrük muhafaza memurları, Orman muhafaza memurları, Belediye zabıta personeli ve geçici güvenlik korucuları ve güvenlik korucuları.

Yani nereden baksanız, uçaklarda silahları taşınanların resmi görevlilerin sayısı bir milyona yakın. Böylesine fazla bir silah trafiği nedendir ve bunları havayolu şirketleri ücretsiz taşımak zorunda mıdır? Göreve gidenleri anlarım da gezmek amacıyla bir yere gidenler, silahlarını götürmek zorunda mıdır? Gezmeye gidiyorsa bu parayı kendi ödemelidir. Özel şahısların da gittikleri her yere silahlarını götürmesi de engellenmeli. Konunun can alıcı noktasına gelince yukarıda da bahsettiğimiz gibi kargoya verilen binlerce silahtan bir bölümü belki cinayetlerde, özellikle kadın cinayetlerinde acaba kullanılmış olabilir mi? Havalimanlarında teslim alınan silahlara o an balistik inceleme yapılmadığından bu ihtimal mümkün. Devletin öncelikle silah ruhsatı verme işini kısıtlamalı, internet yoluyla da yapılan silah satışlarını engellemeli. Bu konuda ciddi önlemler alabilmeli. Silahsızlandırmada acil adım atmalı. Peynir ekmek gibi silah taşınmamalı.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir