featured

RİSK YÖNETİMİ

Geçen hafta, çok önemli ekonomistlerin konuşmacı olarak bulunduğu bir toplantıya katıldım. Konuşmacılar; ülkemizin önde gelen ekonomi bilimcilerinden Sayın Ege Cansen ve Sayın Asaf Savaş Akat idi ve ülkemizin bugünü ve yarınları hakkında görüşlerini sundular.
Bu görüşlerinin en önemlisi; bazı ekonomistlerin şu anki Türkiye’ye bakışı ve ekonomik yaşamın, bir saadet zincirinin halkaları şeklinde gösterilmesiydi. Sıcak paranın bolluğu ve halkımızın alışveriş çılgınlığı, konuşulan en önemli konulardı.

Ülkemizin geleceği hakkındaki görüşleri ise; 2007 yılında bu saadet zincirinin yerini; 2001 yılındaki gibi sert bir çöküş olmasa da, yumuşak bir şekilde azalacağı şeklindeydi.
Evet, ülkemiz gerçekten yeteri kadar üretemeyip, sadece vergilerle ve özelleştirmelerden elde edilen kazançlarla yönetilen bir ülke profili çiziyor. Sıcak paranın girmesi sağlansın diye, yabancı sermayeye kucak açılmış durumda. Yabancılar, ülkelerinde dolarlarına alacağı yıllık % 2–3 faiz yerine, paralarını ülkemizde YTL’ ye çevirip, %20’lere varan mevduat faizlerinden faydalanarak büyük kazançlar sağlıyorlar. Sonra da, bu paralarını tekrar kendi paralarına çevirip, yurdumuzu terk ediyorlar. Yada borsamızı istedikleri an yükseltip, istedikleri an çökerterek haksız kazanç sağlıyorlar.
Özelleştirmelerde, yabancı payının yüksek olmasını isteyen hükümetin niyeti; sıcak paranın kalıcı hale dönüşmesini sağlamak ve yukarda anlatmaya çalıştığım gibi vur-kaç ları önlemeye yönelik görülmekte. Ama bunda şu ana kadar çokta başarılı oldukları söylenemez.
Şimdi bana; “ekonomi yazarlığına da mı soyundun?” diyeceksiniz.
Hayır, niyetim sizlere ekonomi ile ilgili edindiğim bilgileri aktarmak değil. Niyetim; 2007 yılında, ekonominin girdiği (gireceği) yeni yolda, sektörümüzü de zor günlerin beklediğini gösterebilmektir.
Özellikle 2006 yılında sektörümüzde gözlenen hareketlilik, geçen hafta da yazdığım üzere, 2007’de aynı ivme ile devam edemeyecek gibi görünüyor. Sektörümüzde yaşanan Fly örneği; zor günlerin beklendiği ilerisi için ilk sinyal olarak algılanmalı. Kısaca, şirketlerimizin bu günden politikalarını bir daha gözden geçirmek durumunda olduklarını gösteriyor.
Esnek filo yapısını kurabilen ve risk yönetimini iyi becerebilen şirketler, 2007’de de başarı grafiklerini devam ettirebilme şansına sahip olacaklardır.. Aksi takdirde; sektörde yaşanacak istenmeyen iflaslar, sadece o şirketin yatırımcılarını zor durumda bırakmayacak, aynı zamanda, sektörde çalışan binlerce insanın da issiz kalmasına yol açacaktır.
Arz-talep dengesi içerisinde değerlendirilen personel ücret yapısı da, arzın azalmasıyla ücret dengelerini alt üst edecektir. Pilot olabilmek için binlerce Euro harcayan vatandaşlarımız, mesleki seçim yaparken bugünü değil, yarın oluşabilecek senaryoları ve bugünkü arz-talep dengesi içindeki rakamsal değerlerin değişebileceğini de düşünmelidirler.
Alt yapıya önem vermeden geliştirilmesine çalışılan havacılığımız, aynen ülkemizde oynanan politik oyunlar gibi, günü kurtarmaya yönelik hamleler içerisindedir. EASA-JAR-FAA’nın getirdiği kurallara uymak durumunda olan ve bu zor kurallara kendini ve sektörü hazırlaması gereken Türk Sivil Havacılığını temsil eden SHGM, bugünkü hantal yapısından sıyrılıp, sektörün lokomotifi konumuna geçmelidir.
Genel olarak, sektörümüzde yaygın olan görüşe göre; bir şirketin uçak iadesi ya da personel eksiltmesi yapmasını, o şirketin zor durumda olması şeklinde yorumlanmaktadır. Aslında, esnek bir yapı sergilemesi gereken havayolu şirketlerindeki bu tür değişimlere alışmalıyız. Bugün için cazip olan B–737 ya da A–320 uçaklarının, şirketin yarınlara yönelik planlaması içerisinde, cazip olmaktan çıkabileceği ve doğal olarak bu uçaklardan vazgeçip, başka tip uçaklara yönlenmesi yadırganmamalıdır.
Ya da; bugün cazip olarak görünen iç hatlardan çekilip, mesela kargo taşımacılığına veya Carter seferlerine dönüş yapılabilinir. Burada önemli olan bu değişimi zamanında görüp zamanında hareket edebilmektir.
Risk yönetimini gerçekten başarılı yapan şirketlerimiz var. Bunların adını buradan lanse etmek, reklâm kokan uygulamalar olarak değerlendirileceğinden açıklamayı uygun görmüyorum. Ancak, sizlerin bu şirketlerin hangi şirketler olduğunu tahmin ettiğinizden de eminim. Benim bu konuda ek olarak söylemek istediğim; her hangi bir kriz durumunda, bu durumdan en çok fazla uçağı olan şirketlerin etkileneceği şeklindedir.
Değerli okurlarım;
Sizlerden bol miktarda mesaj (ileti) almaktayım. Bu iletilerin bazıları tebrik niteliğinde, bazıları da, gündeme getirilmemiş konularla ilgilidir.
Bana gönderdikleri iletilerle, görüş ve bilgilerini paylaşan, eleştiren okuyucularıma buradan tekrar teşekkür ederken, yazılarıma yorum atılırken, yazdığım konuya ve görüşüme ait yorumlar olmasına dikkat etmelerini, yorumcuların kendi aralarında birbirlerini kıracak tarzda kişisel boyutlara varan sataşmaları tercih etmemelerini rica ediyorum. Zaman, zaman Elektronik postama düşen ve benim gündeme getirmemi istedikleri her konuyu buraya taşıyamamam onlarla aynı görüşte olmadığım anlamına gelmemelidir. Elimden geldiği ve sütunum müsait olduğu müddetçe onlara yardımcı olacağım.
Bu iletilerden birisi var ki, göndereni tarafından mutlaka yayınlanması istendi. Ve onun bu isteğini buradan duyuracağıma söz verdim. Aynen yayınlıyorum.
Sefa Bey merhabalar;
Yazılarınızı büyük bir keyifle okumaya devam ediyorum. Yayıncılığınızda gösterdiğiniz başarı için sizi kutluyorum.
Sefa Bey, yıllardır havacılığın içinde olan birisi olarak mesleğimizle ilgili konuları takip edebildiğimiz en iyi kaynak Airporthaber.com diyebilirim. Bunun biz havacılar için çok önemli olduğunu söylememe gerek yok zira camiada yaşanan gelişmeler ve sıkıntıları takip edebiliyoruz. Benim sizinle paylaşmak istediğim bir konu var. Bu hemen, hemen lisans alan tüm pilot arkadaşların yaşadığı, neden olduğunu anlayamadığı ama bugüne kadar yazılı basın yoluyla dile getirmediği bir konu. Ben sizinle paylaşmak istiyorum; eğer bu konu hakkında bizi aydınlatırsanız çok memnun olacağım.
Siz de biliyorsunuz ki, pilot olmak isteyen kişiler oldukça büyük harcamalardan sonra gerekli aşamaları başarıyla geçmişlerse pilot olmaya hak kazanıyorlar. Ancak bu noktada Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bünyesinde açılan lisans sınavlarına katılmanız ve bu sınavları geçmeniz gerekiyor (uluslararası bir uygulama). SHGM sınava giren her kişiden sınav başına 20 YTL para alıyor, neden? Bunu geçtik, diyelim ki sınavı geçtiniz, CPL ve IR (Alet Uçuş Kartı) almaya hak kazandınız; bunları elinize almanız için SHGM’ ne 500 YTL para yatırıyorsunuz (Ziraat Bankası kanalıyla, döner sermaye adına ??!!). Ardından aynı kişi ATPL alacak diyelim; bir 500 YTL daha ödemeniz gerekiyor.Düşünebiliyor musunuz, birçok sınav ve eğitim aşamalarını geçip (birçok para ve emek harcayarak)hak ettiğiniz lisansı almak için de devlete 1000 YTL para veriyorsunuz. Gerekçe ne? Lisans denilen o küçük defterlerin maliyeti mi? yoksa başka şey mi?! Bence bu, düpedüz ekmek parası için kendisine meslek edinen ve iş yapabilmek için o lisansa ihtiyacı olan insanların bu durumundan faydalanarak sömürmek.
Eğer siz bu konu hakkında bilgi edinebilir ve bizleri aydınlatırsanız çok sevineceğim Sefa Bey. Eğer bu konuyu köşenize taşır, tüm arkadaşlarımızı bilgilendirirseniz memnun olurum. Açık kimliğimin sizde kalması dileğiyle, size iyi yayınlar dilerim.

Evet, ben de gerçekten bu çifte standartlı uygulamayı burada siz okurlarımın bilgisine sundum. Ve SHGM yetkililerine buradan sormak istiyorum: Neden?
Ayrıca bu konuda bir ilave yapmak gerekirse, havacılık sektörümüzde lisans gerektiren 3 branş olan;Pilot, Uçak Teknisyeni ve Hava Trafik Kontrolörleri’nden lisans alma, tip ilave gibi hizmetler için; Teknisyenden ve Hava Trafik Kontrolörü’nden 20- 50 YTL gibi normal rakamlar alan SHGM’nin, neden Pilotlardan 1000 YTL’ ye varan paralar istediğini anlamak zor.
Havayolu şirketlerinden aldığı ücretlerde; “büyük havayolu -küçük havayolu” farkı gözetmeyerek, aynı rakamları alan SHGM’nin, iş çalışanın lisansına geldiğinde, branşlar arasında fark gözetmesini ve çifte standart uygulamalar içinde olması ne kadar adildir?
Ayrıca bu alınan paraların sembolik rakamlar olması gerekmez mi?
Yetkililer bu pilot arkadaşın sorusuna cevap verdiklerinde ben de aydınlanmış olacağım.
İyi haftalar dileğimle.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir