Airbus A380 dünyanın en bilinen uçaklarından biri. A380 dünyanın en büyük yolcu uçağı ve aynı zamanda Boeing 747’nin sadece bir kısmi çift katlı olması nedeniyle tam boy çift katlı tek jet yolcu uçağıdır. Airbus, bu programı ilk olarak 1980’lerin sonunda, özellikle Boeing uçaklarına rakip olarak araştırmaya başladı.
Ancak proje, 2000 yılının sonlarına kadar Airbus tarafından resmen başlatılmadı ve proje için yaklaşık 11 milyar dolar harcandı.
Bu mühendislik harikası uçak, uzun mesafeli hava yolculuğunu yeniden tanımladı. İkonik çift katlı tasarımı, uçağın tüm ekonomi sınıfı konfigürasyonunda 850’den fazla yolcu kapasitesine ulaşmasını sağlıyor. Ancak, tipik üç sınıflı bir düzende 500 yolcu kapasitesi sağlanabiliyor. Genel olarak, Airbus A380 yüksek kapasiteli, merkezlerden merkezler arası operasyonların taleplerini karşılamak üzere tasarlanmıştır. Airbus bu uçağı 2000’li yılların sonunda piyasaya sürdüğünden beri, A380 dünya çapında seçkin bir grup havayolu şirketi ve operatör tarafından benimsenmiştir. Her operatör uçağı kendi marka kimliğini yansıtacak şekilde özelleştirdi ve bu da A380’i uçulabilecek en eşsiz uçaklardan biri haline getirdi. Bu operatörlerin her birine ve neden sadece birkaç havayolu şirketinin bu efsanevi uçağı teslim aldığına daha yakından bakalım.
AIRBUS A380’İ NE ZAMAN TASARLAMAYA BAŞLADI?
Airbus A380’i ilk olarak 1980’lerin sonunda tasarlamaya başladı. Şirket, dünyanın ilk geniş gövdeli çift motorlu uçağı olan A300 ile başarı kazanmıştı. 1980’lerde A310 ve A320’yi de piyasaya sürdü; her ikisi de dar gövdeli popüler uçaklardı. Ancak 1980’lerin ortalarında Airbus, ticari havacılık endüstrisinin, özellikle Boeing 747’nin hakim olduğu uzun mesafeli uçuş pazarında, büyük ölçüde Boeing tarafından domine edildiğini fark etti. Bu nedenle Airbus mühendisleri 1988 yılında Boeing 747 ile rekabet edebilmek için gizli bir projeye başladılar.
Bu proje özellikle ultra yüksek kapasiteli bir yolcu uçağı olarak tasarlanmıştı. Resmi olarak Birleşik Krallık’taki 1990 Farnborough Uluslararası Havacılık Fuarı’nda duyuruldu. Airbus, Boeing 747-400’den daha düşük işletme maliyetlerini hedefliyordu ve şirket, Haziran 1994’te başlangıçta A3XX olarak belirlenen kendi uçağının geliştirildiğini resmen duyurdu. 2000’lerin başında Airbus, diğer uçaklardan daha yüksek yolcu hacimlerine sahip çift katlı bir düzende birleşti.
2000 yılının sonlarında Airbus, projeyi A380 olarak belirleyen A3XX projesini başlatmak için oy kullandı. Proje duyurulduğunda, altı müşterisi yeni uçak için kesin siparişler verdi. Buna Emirates de dahildi.
Singapur Havayolları, Qantas, Air France ve Lufthansa. International Lease Finance Corporation (ILFC) ayrıca, siparişler daha sonra iptal edilmesine rağmen, bu uçağı havayollarına kiralamak için beş uçak siparişi verdi.
AIRBUS A380’İN SON YILLARI
2005 yılına gelindiğinde Airbus, test ve gösteri amacıyla beş farklı A380 üretmişti. Prototip ilk uçuşunu Nisan 2005’te gerçekleştirdi ve bu da kapsamlı bir uçuş testi programını başlattı. Uçak, Mart 2006’da hem Avrupa Havacılık Güvenliği Ajansı (EASA) hem de Amerikan Federal Havacılık İdaresi (FAA) tip sertifikasını aldı.
Bununla birlikte, uçağın ilk teslimatı, çoğunlukla A380’in kapsamlı kablolaması nedeniyle biraz gecikmeyle başladı. Singapur Havayolları ilk A380’ini Ekim 2007’de aldı ve uçağın ilk uçuran operatörü oldu. Singapur Airlines, Singapur Changi Havalimanı’ndan (SIN) Avustralya’nın Sidney Uluslararası Havalimanı’na (SYD) uçan SQ380 sayılı uçuşla A380’ı resmen hizmete girdi.
Airbus, 2005’ten bu yana 2021’e kadar 250’den fazla A380 üretti. Airbus, Şubat 2019’da, 2021 yılına kadar A380 üretimine son vereceğini duyurdu.
Emirates, 39 uçak için sipariş vermeyi kabul etti, bunun yerine A330-900’ler ve A350-900’ler satın aldı. Airbus, değişen pazar talebi, yüksek üretim maliyetleri ve çift katlı uçağa olan durgun havayolu ilgisi nedeniyle uçağın üretimini durdurdu. Airbus en son A380’i Aralık 2021’de Emirates’e teslim etti. (Devamı haftaya)
————————————————————
Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) uyardı
Lityum pillerin önemi ve muhtemel tehlikeleri
Lityum pillerin olmadığı bir dünya hayal etmek zor. Akıllı telefonlardan dizüstü bilgisayarlara ve elektrikli arabalara kadar her şeye güç veriyorlar ve yenilenebilir enerjiyi depoluyorlar. Çok çeşitli cihaz ve uygulamalarda kullanılan lityum piller modern hayatı kolaylaştırsa da özellikle uçaklarda taşındığında risk de oluşturuyor. Havayolu şirketleri her yıl lityum pillerin aşırı ısınması ve hatta yangın çıkarması nedeniyle yaşanan olayları rapor ediyor. Bu güçlü ama bir o kadar da öngörülemez enerji kaynaklarının taşınması için katı kuralların konulmasının sebebi de tam olarak budur.
Lityum piller neden risklidir?
Lityum pilleri bu kadar verimli kılan teknoloji aynı zamanda onları uçucu hale getirir. Hasarlı, aşırı şarjlı veya aşırı ısıya maruz kalmış piller “termal kaçış”a girebilir – pilin aşırı ısındığı, gaz çıkardığı ve potansiyel olarak alev aldığı zincirleme bir reaksiyon – bu da güvenlik tehlikelerine yol açar. Bu tür reaksiyonlar uçuş sırasında, bazen hasarlı telefon pilleri, yanlış paketlenmiş güç kaynakları veya hatta bagajda taşınan yedek piller yüzünden meydana geldi.
Bir yolcu olarak, uçuş sırasında bu pilleri nasıl idare edeceğinizi bilmeniz gerekir.
Avrupa Birliği Havacılık Emniyeti Ajansı EASA’nın Güvenlik Bilgi Bülteni’ne göre lityum pillerle uçma konusunda yapılması ve yapılmaması gerekenler
– Kontrol edilmiş bagajınız yerine el bagajınızda yedek piller (güç bankaları- Power bank dahil) taşıyın.
– İzlenebilecek elektronik e-sigaraları ve güç bankalarını taşıyın.
– Cihazınızın pillerinin 100wh’nin altında olduğundan emin olun (uyumlu cihazlara örnek olarak normal cep telefonları, dizüstü bilgisayarlar ve tabletler verilebilir)
– Enerji seviyelerinden emin olmadığınız cihazları (örneğin aletler, güç bankaları, dronlar) taşımayı planlıyorsanız operatöre danışın ve uygun onayları isteyin (100 ile 160Wh arasında).
-Elektronik cihazlarınızı, koltuğunuzun üzerinde bulunan uçak güç kaynağından başka bir kaynakla şarj etmeyin (Uçakta cihazlarınızı şarj etmek için güç bankası kullanmayın).
– Havayoluna özgü kuralları göz ardı etmeyin – bazılarının izin verilen maksimum cihaz sayısına ve watt–saat derecelendirmelerine göre belirli kısıtlamaları vardır.
Havacılıkta lityum pillerin artan rolü
Lityum pillerin taşıdığı tehlikeler havayolu güvenliği açısından önemli olsa da, havayollarının kendi içinde de pek çok kullanım alanı vardır. Pilotlar uçuş planlaması için lityum pille çalışan tabletler kullanır ve uçaklar lityum yedek sistemlerine güvenir. e VTOL ve pille çalışan uçakların yükselişiyle birlikte, lityum pilleri düzgün bir şekilde idare etme becerisi yolcuların güvenliğinden öteye geçip sürdürülebilir uçuşun geleceğine uzanıyor.
Lityum piller sadece günlük hayatımızda değil, yeni nesil havacılıkta da giderek daha önemli hale geldiğinden, bunları dikkatli ve sorumlulukla ele almak artık her zamankinden daha önemli. Bu nedenle, bir dahaki sefere uçtuğunuzda, pillerinizin nasıl paketlendiğini ve havayolunuzun kurallarına uyup uymadığınızı kontrol etmek için bir dakikanızı ayırın. Biraz dikkatli olmak, havayolu yolculuğunu güvende tutmak için uzun bir yol kat edebilir. (EASA Güvenlik Bilgi Bülteni)