featured

Yan Gelip Yatmak.

Her hafta gündemi yakalayıp sizlere kendi fikirlerimi sunmaya çalışıyorum. Bazan konu bulmakta zorluk çekerken bezende birçok konu arasında ne yazacağımın kararında zorlanıyorum. İşte bu haftada kendimi böyle bir zorluk içinde görerek 12 Mart 2007 tarihinde yazdığım “Kıyasıya Rekabet” isimli yazımın devamını getirmek istiyorum.
Öncelikle sektörümüzde havayolu şirketlerimiz gibi MRO ların çoğalması ( THY Teknik A.Ş-Prima-MNG-MY Technic ) son derece memnuniyet verecek gelişmeler. Fakat MRO larında Havayolu şirketleri gibi kamuca desteklenmesi gereken sorunları var. Aşağıda yazacağım konulara Bakanlığımızın gerekli desteği sağlaması hem MRO larımızın güçlenmesine hem de Ülkemizin başka bölgelerinde ( Isparta, Çorlu )yeni, yeni Teknik Bakım adına faaliyet gösteren firmaların çoğalmasına yol açacaktır.
Sayın Ulaştırma Bakanımızın son derece övündüğü ve büyük bir ilerleme içersindeyiz diyerek beyanatlar verdiği bir sektörde ne yazık ki ben hala kalite ve devamlılık açısından bu gelişmeleri anlayabilmiş değilim. Ama havacılığı sadece uçak firmaları kurulması ve desteklenmesi, yolcuların ucuz uçması (ki bu sebeple yolcu sayısının artışı çok normaldir), kullanılmayan meydanların kullanılır hale getirilmesi olarak dar bir bakış açısıyla bakıyorsa Haklıdır. Teşekkür ederiz. 
SHGM’nin hala tüm Avrupa ülkelerinde geçerli EASA normlarında faaliyet gösterememesi, yetki alamaması SHGM’nin verdiği lisansların hala uluslararası geçerlilikte olmamasını önemsemiyorsaTeessüf ederim.

Sayın Bakanım; Ülkemizde Sivil Havacılık Otoritesi varken, onun kendi adına alamadığı yetkiyi, şirketlerimizin kendi çabaları ile FAA ve EASA ya yanaşıp yetki aldığı veya almaya çalıştığı bir ortamda Türk Sivil Havacılığının ilerlemiş olduğundan nasıl bahsedersiniz anlayamıyorum.

Tanıtımımızın eksikliği, EASA üyesi bir ülke olamamamızı, İşletme giderlerimizin yüksekliğini göz ardı edip, havayolu şirketlerimizin canlanması için yaptığınız yakıt sübvansiyonlarıyla yeterli desteği verdiğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Çünkü, EASA kuralları çerçevesinde; Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde kurulu MRO’larla, ülkemiz kuruluşlarının her anlamda rekabet edecek boyutta olduğuna inanıyorum.

Önemli olan; tüm firmaların kendi aralarında değil, yabancı MRO’larla rekabet edecek kalitede mücadele sürdürebilmeleridir ( EASA nız olmadan Avrupa şirketlerinden iş alamazsınız). Çünkü, pasta büyüktür, herkes bu pastadan payını mutlaka alacaktır.
Firmalarımıza gelecek olursak;
 bu konuda bence en çok dikkat etmeleri gereken konu; yetişmiş elemanları birbirlerinden transfer edeceklerine, yeni nesil gençlere yönelmeleri ve onların eğitim sürecini ve deneyimini artırarak sektörde kullanmalarıdır. Uçuş ekibi oluşturmada yaşanan eleman transferlerindeki yanlış, MRO’larımızda yaşanmamalıdır. Biri büyürken, birinin gerilemesi veya zarar görmesi, bu ülkeye, sektöre, çalışana yapılacak en büyük yanlış olacaktır.

İkinci bir konu ise; bizlerin her nedense outsourcing sistemine sıcak bakmamamızdır. Bu sistem,yani dış kaynak kullanımı, yurt dışındaki firmalarda yaygın olarak kullanılan bir sistemdir. Örnek olarak; bir şirketi, bir component bakımında branşlaşmış ve o konunun uzmanı haline gelmiş olarak düşünün. Şimdi, siz bir MRO açıyorsunuz ve bu component le ilgili bir atölye kurmak istiyorsunuz. Eğer bu atölye için yapacağınız yatırım, kullanacağınız elemanın eğitim masrafı ve personel gideri hesabınıza göre kazançlıysa, EVET.

Ama, bu atölyeyi sadece kendi filonuzdaki uçaklara hizmet vermeye yönelik kurup, başka müşterilere de hizmet vermiyorsanız, giderinizin gelirinizden daha az olmasına karşın devam ediyor ve bu işe, var mı, var mantığında bakıyorsanız. Tabii ki, HAYIR. 
O zaman bu işi mutlaka başka MRO lara Outsourcing edip hem zarar etmeyecek hem de sektördeki bu iş için uzmanlaşmış sizden daha küçük kapasiteli teknik şirketleri desteklemiş olacaksınız.
Veya; bir firmanın eğitim departmanı varken ve çok iyi çalışırken siz eğer o firmadan eleman çalarak bu departmanı kuruyorsanız HAYIR.
Yeni elemanlar alarak, onları uzun vadede de olsa eğitmen seviyesine getirip rekabet edeceksenizEVET.

Şirketlerimiz bu faaliyetler içersindeyken, Bakanlığımızın dikkatini de mutlaka yapılması gerekenler hakkında birkaç hususa dikkat çekmeden, konuyu bitirmemek gerektiğini düşünüyorum.
Şöyle ki; Bakanlığımızın, bu işin önünü açması, çalışma yerleri göstermesi, girdileri düşürücü, rekabet etmeyi sağlayıcı önlem alması, yabancı uçaklara bakım hizmeti verilmesi konusunda yönetmelik çıkartması, bu konuda AB ve ABD’de olduğu gibi serbestliğin sağlanması, havalimanlarımızdaki gümrük, idari, yönetim kademelerine AB ve ABD’de olduğu gibi serbestlik sağlanması gerekmektedir.
Tüm bunlara bağlı olarak; offset(yurt içi üretim olanaklarının imalatçı firmaya satış garantisi) üretici olanaklarının yurt içi olanaklarla kullanılması için, kamunun koordinasyonunun sağlanması, yerli üretim olanaklarının seferber edilmesi, SHGM yönetim kadrolarının profesyonelleştirilmesi, havacılık teknoparkı konusunda, kamunun teşvik ve kolaylık getirmesi, havacılık ar-ge uygulamaları ve maintenance marketing ve sivil havacılıkta bakım, imalat ve eğitim hizmetlerinin teşviki ve rekabet unsurlarının geliştirilmesi, işin devlet tarafına düşen görevler
Olarak görünmekte… Bu tür çalışmalar alt yapı çalışması olup; Ülkemizin şirketlerinin önünü açmaya yöneliktir. Halkımız anlamayabilir, Oy potansiyelinizi yükseltmez yani SHOW niteliği taşımaz. Yinede takdir sizindir.

Yazımı, Sayın Başbakanın çok kullandığı bir cümleyle bitiriyorum “Bakanlık yan gelip yatma yeri değildir” Ülkeye,sektöre kalıcı alt yapı hizmetleri sunmaktır.

İyi Haftalar..

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir