featured


07 Temmuz 2014 Pazartesi
Bir çok kere belirttiğim üzere THY yönetimi sıklıkla değişik yanlış kararlar alıyor ve daha sonra aldığı yanlış kararları düzeltmek için uğraşıp duruyor. THY, Teknik A.Ş’de son zamanlarda almış olduğu yanlış kararların sonuçlarını düzeltmek için yabancı destek almak zorunda kaldı. “Bir deli kuyuya bir taş atmış kırk akıllı çıkaramamış” atasözümüze uygun bir durum söz konusu. Kısaca bu konuda yerli uzmanlar yetersiz kalınca, yabancı uzmanlardan yardım istenmiş.
Bir çok kere belirttiğim üzere THY yönetimi sıklıkla değişik yanlış kararlar alıyor ve daha sonra aldığı yanlış kararları düzeltmek için uğraşıp duruyor. THY, Teknik A.Ş’de son zamanlarda almış olduğu yanlış kararların sonuçlarını düzeltmek için yabancı destek almak zorunda kaldı. “Bir deli kuyuya bir taş atmış kırk akıllı çıkaramamış” atasözümüze uygun bir durum söz konusu. Kısaca bu konuda yerli uzmanlar yetersiz kalınca, yabancı uzmanlardan yardım istenmiş.
Aldığım son duyumlarda THY/Teknik A.Ş yönetimi Teknik A.Ş/HABOM un Ağustos ayında birleşeceği söyleniyor. Bu birleşme öncesi yeni bir organizasyon şeması çıkartılması için yabancı bir firma ile anlaşma yapılmış. Bu firma, birleşme öncesi üç ayrı bölgeye dağılmış hangarlardaki atölyelerin en fizibıl yapılanmasını sağlayacak ve THY/TEKNİK A.Ş deki yönetim yapılanmasına bakacak. Çünkü görülen odur ki yanlış yönetim mantıkları nedeniyle sapla saman iyice karışmış ve içinden çıkılmaz bir hal almış.
Bu yapıya bir örnek vermek istiyorum; Çok eskiden telefon hatlarının çamaşır ipi gibi pencerelerimizden sallandığı zamanlarda telefon idaresi Fransızlardan yardım istiyor. Fransız ekip İstanbul’a gelerek telefon dağıtım şebekesini inceliyor ve soruyor? Siz bu her taraftan çamaşır ipi gibi sallanan telefon kablolarından ilgili arızayı nasıl bulabiliyorsunuz? Telefon idaresi teknisyenleri ilgili hattın arızasını o evdeki hattın kablolarını takip edip o demet, demet kabloların içinden nasıl bulduklarını anlattığında, Fransız yetkililer şaşırıp; Siz bu konuda bizden ilerisiniz :) Bizi bu mevcut sistemi onarmayı beceremeyiz. Siz en iyisi bildiğiniz gibi devam edin diyerek bu işin alt yapısız olamayacağını ilettiklerini bir makalede okumuştum.
THY/Teknik A.Ş de aynı bu durumda. Sevgili Teknik A.Ş yönetimi işi öyle karıştırdınız ki bu sistemle bu iş yapılamaz. Benim hangarlarda 30 senem geçti. Genel müdürlük makamı bile olmaksızın bir tek genel müdür yardımcılığı ile fevkalade işleyen bu sistem şimdi Bir genel müdür ve beş tane genel müdür yardımcılığı ile yürütülüyor(!).
Bir organizasyonu yönetmek için illaki yöneticilerin isimlerinin önüne unvan koymak gerekmez. Genel müdür yardımcılığı kadrosundaki kişilere “ŞEF” desen ne fark eder ki? Önemli olan o kadrodaki yetkilerin kullanımı değil mi?
Hemen size bir anımı anlatayım. Müşteri uçakları şefi iken tüm hizmet verdiğimiz yabancı havayollarının müdürleri ile muhatap olmak zorunda kalırdım. Bir ara eski genel müdürümüz Yusuf Bolayırlı odamıza geldiğinde bu durumdan bahsetmiş ve bizim odanın tabelasına, THY Müşteri uçakları müdürlüğü yazalım demiştim. Yusuf Bey bana dönmüş ve… Tamam, Sefa Bey bu değişiklik müşterilerin artmasına etken olacaksa değil müdürlük genel müdür yardımcılığı bile yazabilirsin demişti :)
Tabii ki bu yabancı firmanın yapacağı taslak çalışma THY’nin tek adamı tarafından kabul görürse uygulanacaktır.
Bakalım bu yeni organizasyon çalışmasının içinden civciv mi yoksa kuş mu çıkacak birlikte göreceğiz. Para bol nasıl olsa… Bu yabancı şirket eğer işin doğrusu olan az ve öz yönetim kadrosunu önerirse yandı gülüm keten helva… O zaman şu anki gibi çifter çifter genel müdür yardımcılıkları, onlara bağlı bir dolu gereksiz başkanlıklar, başkanlıklara bağlı bir dolu müdürlükler, müdürlüklere bağlı birçok müdür yardımcılıkları gidecek demektir. O zaman işe göre değil kişiye göre verilen makamları işgal eden yancılara, yandaşlara ne olacak? İşte işin zor yanı burada…
THY/Teknik zamanla o kadar gereksiz ayrışmalara sahne oldu ki işin içinden çıkılamaz hale geldi. MNG hangarının değil alınması kiralanması bile tartışılırken bir anda yukarıdan gelen emirle alınmak zorunda kalınmıştı. HABOM diye bir şirket düşünülmezken THY/Hava-İş anlaşmazlığı nedeniyle( teknisyene üç kuruş daha fazla vermemek için) koskoca bir şirket kuruldu. Kısaca sapla saman iyice birbirine girdi.
Aslına bakacak olursanız bu yeni yapılanmaya karşı değilim. Bilhassa yönetimsel açıdan işin gerçekten çivisi çıktı. Çalışanlar arasında, Habom’lu, MNG’li, Teknik A.Ş li söylemleri ile ayrışmalar oluştu. Aynı mesleği yapanlar bile birbirlerine düşman oldular (atılan yorumlardan belli) Bunun yanı sıra, aynı işi yapan kişiler arasındaki ücret ve sosyal hak farklılıkları oluşmasının yanı sıra farklı iş kolları ve tabi ki farklı sendikal yapılanmalar nedeniyle karışık sebze çorbası gibi bir yapı oluştu.
Şimdi kendi yaptıkları bu lezzetsiz çorbayı nasıl yenecek hale getiririz onu düşünüyorlar.
HABOM-TEKNİK A.Ş BİRLEŞMESİ
Geçen hafta hepinizin takip ettiği gibi Teknik A.Ş İş kolu tespit mahkemesi, bilirkişinin raporunun gelmemesi nedeniyle ertelendi. Davanın 12 Eylüle ertelendiği söyleniyor. Ayrıca bilirkişi henüz rapor vermeden değişmiş veya değiştirilecek tarzı söylemler havada uçuşuyor. Bilirkişi itiraz olmadan değiştirilemez diye biliyorum. Ortada bilirkişi raporu yokken bilirkişinin neyine itiraz edilecek ki?
Ancak ülke öyle bir duruma geldi ki mahkemeye bile gerek yok biz ne dersek o olacak dense inanabilirim.
Teknik A.Ş şüphesiz ulaştırma iş kolunda olmalıdır. Ancak bu konuyu kaşıyan ve çalışma bakanlığınca metal iş kolu gösterilmesi için ilgili bakanlığı yönlendiren yine THY yönetimidir. THY sendikalarla adeta alay eder gibi bir tavır sergiliyor. Hava-İş ve Çelik-İş yönetimleri, THY yönetiminin peşinde dönüp duruyorlar.
Bu iş kolu tespit mahkemesinde normalde ulaştırma iş kolu çıkması gerekirken bir bakarsın Metal İş kolu çıkmış. Burası Türkiye, hiç belli olmaz. Mevcut birleşmede Habomdan Teknik A.Ş geçiş yapıldığında ya THY’nin yeni skalasını kabul edersiniz ya da Metal İş in geçerli olan Toplu iş sözleşmesine tabi olursunuz. Veya yeni skalayı imzalayan Teknik A.Ş de işe başlar. İmzalamayana hadi güle güle bile denebilir. Her ikisi de mümkün. Size kırk satır mı kırk katır mı diye sorulacaktır.
Kısaca THY de taşlar her konuda öyle bir yerinden oynamış ki yerine koyabilene aşk olsun.
THY’NİN TAŞERONLARI
Tüm işçi konfederasyonları ve bağlı sendikalar taşeron sistemine karşı iken taşeronlaşma son hız devam ediyor.
Taşeronun kısaca tarifi; Büyük bir işin yalnız kendi uğraşı alanına giren bölümünü asıl müteahhitten alan kişi olarak geçmektedir.
Taşeronlaştırma ve esnek çalışma uygulamalarıyla işçilerin kazanılmış haklarının ellerinden alındığı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. İşverenler bu sistemi çok seviyor. Yapılacak işi kadrosuz, toplu iş sözleşmesiz, fazla mesai ve ikramiye olmaksızın yaptırabilmek ağızlarının suyunu akıtıyor. Kısaca; İşverenin ve taşeronun müşterek tek derdi daha fazla para. para. para dır.
Peki, taşeron sistemi işçilerin yaşamına nasıl yansıyor?
Taşeron işçilere kısa süreli vasıfsız işler yaptırıldığı bahanesi ile düşük ücret dayatılıyor. Oysa hem kamu hem de özel sektörde teknoloji ve uzmanlık gerektiren asıl işler de taşeron işçilere yaptırılıyor. Aynı işi yapan kadrolu işçilerin ücretleri taşeron işçisinin iki veya üç katı olabiliyor.
Yasada günlük çalışma saati 8 saat olmasına rağmen taşeron işçisi, işsiz kalmak korkusu ve devlet denetiminin yapılmaması nedeniyle ile 16 saate varan çalışma saatlerini kabul etmek zorunda kalıyor. Ayrıca aldığı ücretin yetmemesi nedeniyle ya fazla mesaiye kalıyor ya da ek işler yaparak fiili olarak çalışma saatini uzatıyor.
THY’deki taşeron işçilerinde bunlardan farkı yok.. Bir çok önemli işte, görev tariflerine uymasa da, çalıştırılıyorlar. Her ne kadar teknisyenin işini yapmasa da ona yardımcı olan dolu taşeron eleman var. EASA denetimlerinde amirleri tarafından sakın ortalarda görünmeyin deniyormuş.
Bu sistem her hükümet döneminde gelişerek uygulama alanı bulmuştur. Bu konuda şu hükümet veya bu hükümet diye bir ayırıma gitmek haksızlık olur. THY’de bir tek BİRTEM isimli tek bir taşeron firma varken, şimdi ise CSS-İTEMSAN-AGD-KÜLTÜR-ELİT ve Güvenlikle ilgili bir şirket taşeron hizmet veriyor. Taşeron firmaca işçisine 1000-1100 TL arası maaş verilirken bunun THY ye maliyeti 2500-2600 TL arasında değişebiliyor. Eee, aradaki farka ne oluyor? THY taşeron firmaları işçileri için yemek+ servis hizmetini THY den ücretsiz alıyorlarken SSK primlerini taşeron firmalar ödüyor. Bu, doğrudan insanı satıp sırtından para kazanmak değil midir?
Bu sistemin her şeyi kötü ama en kötü yanı; senenin dolmasına bir ay kala işçileri işten çıkarıp yerine yeni eleman alabilmek veya firma isim değiştirip eski işçileri atıp yerine yenisini alabilmekte olmasıdır. Esas işveren bu işlere hiç bulaşmıyor, parasını verip durumu penceresinden seyredip keyif alıyor. 11 ay sonra tazminatsız olarak işten atıyorlar. Bu resmen modern kölelik sistemidir.
Bu iş cazip olmasa taşeron firmalar THY deki taşeron işine talip olmaz. Bu firmaların sahiplerini bir araştırın bakalım. Kimler bu işin içinde yer almış. Sanırım THY’deki taşeron işini kapıp adam pazarlamak işi için bir çok kişi araya girmiştir. Her yerde olduğu gibi, yandaş, hemşeri, partili, cemaat… Değil mi ama?
Bana gelen onlarca taşeron sisteminde çalışanların maillerini okuyorum. Onlara tabii ki yardımcı olmak sadece benim değil hepimizin görevi olduğuna inanıyorum.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir