featured

"… İSE, GERİSİ TEFERRUATTIR"

Her hafta bu köşede yayınlanan yazılarımda; havacılık sektörümüzle ilgili farklı konulara yer vermeye özen gösteriyorum. Genel olarak, yaşanan olayların; magazin yanı olan,  dedikodu içermeyenlerini seçiyor ve sektörün her branşında çalışanların bilgisine, kendi yorumlarımı da katarak  sunmaya çalışıyorum. 
Bu hafta o kadar çok konu var ki, tümünü birden yazmam olanaklı olmadığından sadece iki konuya yer vereceğim. 

Öncelikle, 1 Ocak 2010 tarihinde THY yönetim kurulu  üyesi Candan Karlıtekin’in sürpriz istifası ve istifa nedeninin tam olarak anlaşılamaması, tüm medyanın ilgisini çekti. Milliyet gazetesinin istifa nedenini Offset anlaşmaya dayandıran yazısı, benim de ilgimi çekti ve bu konuyu araştırmaya karar verdim.
Aslında, ben de bu sürpriz iddianın içerisinin çok da boş olmadığını düşünüyorum. Çünkü, THY’nin tümünün kamuda olması ile  %49’unun kamuda, %51’in borsada halka açık bulunması arasında çok fark var.
THY, daha önce olduğu gibi, devlet kurumu olması nedeniyle; hükümetin isteği doğrultusunda seçeceği uçak tiplerini ve bu uçakların alımındaki pazarlık aşamasında ağırlığını koyar. Yerli sanayinin güçlenmesi için; Boeing ya da Airbus’ın uçaklarında kullanılacak bazı parçaların TAI-TEI gibi kurumlarımız tarafından ülkemizde yapılması koşulunu dayatarak, offset uygulama isterdi.
Aslında bu offset anlaşmalarına dünyanın her ülkesinde rastlamak mümkün. Ülkemizdeki mazisi,rahmetli ÖZAL zamanına rastlar. Özal, Türk hava kuvvetleri için F-16 anlaşmaları yaparken bu sistem içersinde yerli sanayimizin işgücü kapması adına offset isterdi. Bu sistem THY %100 kamu şirketi iken de hükümetin isteği doğrultusunda THY yöneticileri tarafından Airbus veya Boeing firmalarından uçak alımlarımızda istenmişti.
Ancak, bu günlerde THY’nin  %49’luk hissesi ile uçak alımında yapacağı pazarlık aşamasında,offset uygulama istemesi yanlış olur. Candan Karlıtekin bu durumu Maliye Bakanı’na anlatmış ve bu konuda veto yemiş olabilir. Tabiî ki; THY her ne kadar işine geldiğinde devlet, işine geldiğinde özel şirketmiş gibi davranıyorsa da, bu kez iş değişik. Çünkü,THY resmi olarak kamu şirketi değildir ve bu hükümet istekli offset istekleri THY yatırımcısını bağlamaz. THY’nin 2,5 milyarlık bir alımda alacağı indirim miktarının yanı sıra offset uygulama isteyeceğine bunu indirim miktarının artması şeklinde kullanması daha mantıklıdır.
Kısaca; Bu işlem halka açıklık payı %51 olan bir şirkette yapılmamalıdır.  Ancak Sayın Karlıtekin’in sırf bu yüzden bakanlıkla sorun yaşayıp istifaya zorlanmasının tek nedeni olarak gösterilmesi beni pek tatmin etmedi. Bu konu ve buna benzer bir çok konularda anlaşamazlığın birikmesi ve sonunda bu konuda tetiklenmesi istifaya daha yatkın bir düşünce tarzı olabilir. THY’nin menfaati olmayan bu konu,THY genel kurullarında her hangi bir ortak tarafından gündeme getirilse ve şirket olarak biz bu işten ne kazandık? Bu istek yerine offset almayıp bunu pazarlığa dahil ederek alınacak % X  indirimin % x+y olabilmesi mümkün olamaz mıydı?  tarzında sorgulanması mümkün.
…………………………………………………………………………….
Şimdi de farklı bir konuya geçelim. Ülkemiz uçak bakım pazarında son günlerdeki gelişmeler ve tüm MRO merkezlerimize yönelik ivmelenmeler şüphesiz çok güzel gelişmeler. Ancak arz/talep dengeleri açısından bakıldığında; talep varken elimizdeki yetişmiş eleman sıkıntısında sorunlar yaşamaktayız. Ülkemizdeki SHYO ve Havacılık Teknik Liselerinden mezun olan gençlerin bile yetemeyeceği günlere doğru bir gidiş var. Öte  yandan elindeki yetişmiş teknisyen kaynaklarını, erken emekli etme politikası sonucu yitiren THY, daha önce de yazdığım gibi, yurt dışı istasyonlarda gerekli olan lisanslı ve tip sertifikalı teknisyen açığını giderebilmek için emekli ettiği elemanlarını geriye almasıyla gündemime düşmüştü.
Aynı THY şimdi de iş açısından sıkıştığından saat ücreti 40 dolardan İngiltere’den bir taşeron firma ile yaptığı anlaşma sonucu 20 teknisyeni bakım hangarında çalıştırmaktadır. Bizdekinin tam tersine; dünyanın bir çok ülkesinde havayolu şirketleri ellerinde deneyimli uçak teknisyeni bulundurarak, talep doğrultusunda  bu insan gücünü pazarlayan firmalar çoğaldı.
Saat ücreti 40 dolardan pazarlanan bu yabancı teknisyenler, günde ortalama 10 saat çalışmaktadırlar. Bakımı veya işi götürü olarak ele alarak, her gün çalıştırıldıklarında THY’den ayda kişi başı 12.000 dolar alabilmektedirler. Tabii ki bu rakamı çalışan teknisyen değil, onu pazarlayan firmanın almakta olduğunu burada belirtmekte fayda var. Bu tutarlardan otel, uçak giderleri ile kar marjı düşülüp kalanı teknisyenlere yetkinliklerine göre dağıtılmaktadır.  Şu andaki bu teknisyen eksikliği pilot sıkıntısı gibi, Teknik A.Ş’nin yaptığı gibi geçici değil de devamlı yabancı ülkelerden çözülmeye kalkılırsa yandı gülüm keten helva.
Teknik A.Ş Genel Müdürü İsmail Demir ile  Airport TV’de yaptığım programda, her ne kadar bu konuda yabancı teknisyene gerek yok dediyse de,  izlenen gelişmeler ve tüm MRO merkezlerinin yetişmiş eleman ihtiyacı içinde olması, beni bugün olmasa da yarın için kuşkulandırmaktadır.
Çünkü HABOM için 2000 teknisyenden bahsediliyorken; MNG Teknik’in yeni hangarının açılması ile artacak müşteri ve iş potansiyeli, My Technic’in bu aralar işlerini düzeltir durumda olması ve tabii ki Onur Air’in de bakım hangarı kurması sonucunda; epeyce yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyulacağı gözardı edilemez. . Bizler, hala Lisans almak için kaç modül imtihanı yapılması gerekiyor diye tartışırken başka ülkelerin insanlarına ve taşeronlarına ekmek kapısı oluyoruz.
Dünyadaki ucuz iş gücü kaynağı olarak Filipinler, Çin, Malezya, Singapur, Endonezya, Pakistan, İran, Hindistan, Ürdün ve Mısır bölgelerinin ve yetişmiş elemanlarının kullanılarak bakım pazarında ucuz iş gücü sağlamaya çalışan büyük bakım merkezleri, pazardan pay alabilmek için fiyat konusunda zorda kalmama adına bu yolu seçiyorlar. Birde bakarsınız ki; Türkiye’deki tüm MRO lar ucuz iş gücü yaratacağım mantığı içersinde Filipinli dolmuş. Çünkü; Söz konusu sadece para kazanmak ise gerisi teferruat dır(!).
Ancak “ucuz etin yahnisi yavan olur” deyimini ve verdiği dersin unutulmaması gerekiyor.
NOT/ AHL de 24 Ocak 2010 tarihinde yaşanan De-Icing aracı ile A-340 uçağının çarpışması neticesinde hayatını kaybeden THY personeli Güven Altan’a Allahtan rahmet,ailesine, tüm mesai arkadaşlarına ve THY’ye başsağlığı dilerim.   Bu kazanın oluşunu gören çalışanların mail adresime isimli veya isimsiz mail atarak olayın oluşumunu benle paylaşmalarını, konunun üstüne gidebilmek ve hakkın yerine getirilebilmesi adına rica ediyorum. 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir