featured

 
“ALO HAMDİ” VE “EASA / HATA PART 147 LİSANSLARI GEÇERSİZ
15 Aralık 2014 Pazartesi
Ülkemizin en büyük problemlerinden biri, siyasi dalgalanmalara sürekli çok açık olmasıdır. Ekonomik ve siyasal dengesizlikler sonucu değişen hükümetler; devlet işletmeleri olan kurumları siyasal çıkarlarına alet ederek, dengesizliklerinin buralara da taşınmasına neden olmuşlardır. Özelleştirme mantığının tüm kamu şirketlerinde geçerli olduğu savunulurken, aynı zamanda da bu kurumlara yönelik değişik manipülasyonlar yapılmaktadır.
Ulusal havayolumuz olarak, yıllardır bayrak taşıyıcılığımızı yapan THY de, bu anlayış ve çelişik uygulamalardan payını almış, sonunda ne olduğu belirsiz bir duruma getirilmiştir. THY, bukalemun gibi renk değiştirmekte ve işine geldiğinde; “ben devlet şirketiyim” , işine geldiğinde; “ben halka açık özel bir şirketim” diyerek, ne yardan, ne serden vazgeçemeyen bir politika gütmektedir. Tek parti iktidarının iyi tarafları olduğu gibi, kötü yanlarının da olduğu, THY’nin geçmişi ve son iktidar dönemindeki geçen yılları karşılaştırıldığında kolaylıkla görülebilmektedir.
Ülkemizde de THY bu anlayış ve uygulamalar çerçevesinde hareket etmiştir. Yönetimi oluşturan kişilere baktığımızda mevcut siyasi iktidara yakınlıkları hepimizin bildiği bir gerçektir. Bu silsile en yukarıdan en aşağıya bu şekilde zincirleme devam etmektedir. THY de ise girmek isterseniz bu durumda siyaseten güçlü tanıdıklarınızın olması isinizi çok kolaylaştıracaktır.
THY 2006 yılında % 25 oranındaki üçüncü özelleştirilme süreciyle, özel şirket statüsüne kavuştu. 2006 yılına kadar THY; Başbakanlık Denetleme ve TBMM KİT Komisyonları tarafından denetlenmekteydi. 2006 yılından sonra, THY bu tür devlet denetimlerinden ve devlet şirketlerinde hala hüküm süren ihale kanunlarından kurtularak, çok rahat hareket etme özelliğine sahip olmuştu. Ancak, şu anda THY’nin %49’u devlete ait olduğundan, Sayıştay tarafından denetlenmesi gerektiği hususunda istekler oluşmaktadır. Bu uygulamanın gerçekleşebilmesi bence olanaklı görülmüyor, ama, keşke yapılabilseydi de Hanya’yı Konya’yı görebilseydik…
THY yönetiminin; Bir gecede grev yasağı çıkartabilmesi arzusu ve bu arzusunun bir şekilde gerçekleşmesinin yanı sıra grev aşamasında ki grev kırıcılığı yaptığı mahkemelerimizce de onaylandığı halde, hiçbir yanlış yokmuş gibi operasyonların sürdürüldüğünü biliyorsunuz. İşte bu ve benzeri durumlarda THY, anında; “ben ulusal havayoluyum” diyerek kendine ayrıcalıklar sağlamaktaydı. Bu nedenle her zaman yazdığım ve söylediğim bukalemun sözcüğünü THY’ye yakıştırmıştım.
Özelleştirilmiş şirket mantığıyla, hareket yeteneğini artıran THY, beyin olarak hala kamu mantığındadır. Vücut başka yerde, beyin başka yerde olunca, ortaya çıkan sonuçta; bir dolu yandaş, hemşeri, partili, arkadaş ayırımı yapılması yaşanıyor. THY özel bir şirket olarak yönetiliyor, ama beyinler hala kamuda kalmış durumda.
THY’nin devlet hisselerinin %49’a düşürülmesinin nedenleri yukarıda yazdıklarım gibi olunca; THY, eskiye göre çok, daha rahat alım satım yapabilmektedir.. Aslına bakacak olursanız bu rahatlık, eski THY yönetimlerinin elinde olsaydı, THY o zamanlarda da büyüme atılımları içinde olunabilirdi. Bu nedenle; eski ve yeni yönetimlerini THY’nin büyümesi anlamında karşılaştırırken, bu önemli noktayı unutmamak gerekir!
THY’de; eskiden de politik atamalar yapılmaktaydı. O zamanlarda da, özellikle koalisyon hükümetlerinde, koalisyonu oluşturan siyasi partilerin adamları ortalarda dolaşırdı. Bu nedenle, bu torpil mekanizması sadece bu hükümet tarafından uygulanmış değildir.
Ancak; hiçbir dönemde bu kadar yüksek oranda torpilli atama ve adam kayırmacılık yapılmamıştır. THY’nin daha önceki dönemlerinde, sadece Yönetim Kurulu ve Genel Müdür düzeyinde atamalar yapılırken, bugünkü durumda; her geçen gün medyanın ve zaman zaman benim de eleştirdiğim yandaş, partili, hemşeri ve arkadaş atamaları, maalesef en alt kademelere kadar yaygınlaştırılmıştır. Geçen hafta gazetelerde çıkan “Hısım akraba THY ile uçuşa geçmiş” başlıklı yazı, sadece buzdağının görünen yüzüdür. Bu gazetede yazan, “bakan, milletvekili, bürokratların; eş, dost, akraba ve çocukları, THY’nin uzman, şef, müdür, başkan ve yönetim kurulu üyeliği gibi önemli kadrolarında çalıştırılıyor” iddiasının doğruluğunu ancak THY çalışanları ve ilgili bölümlerde çalışanlar yakinen bilebilir.
Bunlara ek olarak; siyasi personel alımlarına, sadece üst düzey yöneticiler olarak bakmak eksik oluyor. Düşünsenize; THY ve ortaklıklarında 20 genel müdür yardımcılığı, 100 civarı başkanlık ve 500 civarında müdürlük makamları var. Buralara atanacak kişiler, önce uzman veya mühendis olarak işe başlatılıp, kısa bir süre sonra atamaları üst yerlere yapılıyor. Sistem böyle çalışıyor. Özellikle yurt dışı görevler, bu tür torpilli kişiler için çok çekici. Çünkü yurt dışında müdür pozisyonlarında çalışanların makam araçlarının giderleri ve oturdukları evlerin kirası, şirket(THY) tarafından karşılanmaktadır.
Aslına bakacak olursanız, Hamdi Topçu’nun işi çok zor. Ne çok stresi vardır kim bilir? Kesin THY’ye gelmeden önceki muhasebeci bürosuna dönmeyi bile düşünüyordur. Düşünsenize, bir dolu milletvekili, bakan, il başkanı, ilçe başkanı, belediye başkanları, parti örgütleri, birlik vakfı, hemşeriler, arkadaşlar, akrabalar konusu komşusu, kaymakamlar, valiler var. Telefonları, “ALO HAMDİ” hattı varmış gibi, sürekli olarak çalışıyordur. Telefonu açsa bir dert, açmasa başka bir dert…
Ancak unutmamak gerekir ki, taşıdıkları unvanı siyaseten kazananlar, siyaseten gelen telkinlere açık olmak zorundadır.
İşsizliğin bu kadar yüksek olduğu ülkemizde, partiye maddi veya manevi hizmetleri olan kişilerin çocuklarını nasıl işe almazsınız? Hamdi Bey bu kadar yoğun temposunun yanı sıra, THY genel kurullarında THY’yi yere göğe sığdıramayan hissedarların çocuklarını da es geçecek değil ya. Oğlunu, kızını, yeğenini işe alırsın olur biter. Sanırsın ulufe dağıtılıyor.
Şüphesiz, benim de bildiğim bir çok kişi var. Ancak isim vererek, bu kişileri kırmak istemiyorum. Ne de olsa, THY Genel kurullarında yan yana oturduğum kimseler. Benim dile getirmek istediğim; konu kişisellik içermiyor. Kimsenin alınmasına gerek yok. Liyakat esaslı hiçbir atamaya sözüm yok. (Liyakat ten kastım, geçerliliği olan lisan belgesi, tahsil kriteri ve havacılık geçmişi olmayan kişiler)
Düşünsenize; parti yönetiminden, parti örgütünden, Birlik Vakfı ve benzeri STK’lardan gelen isim listeleriyle eşleştirmek bile başlı başına bir iş.
İstihdam edilenlerin çoğunluğunu oluşturan uzman ve mühendislerin, Birlik Vakfı ve bunun gençlik Teşkilat-ı olan Genç Birlik ‘ten gönderilmekte oldukları söyleniyor. Hatta bu iddia da bulunanlar; Sendika bacağında, Hava-İş Sendikası’nın başkanı; Ali Kemal TATLIBAL’ın 53.Dönem milletvekili ve Birlik Vakfı kurucularından, Cafer TATLIBAL’ın oğlu olduğunu söylemekle kalmıyor ve bunun yanı sıra Ali Kemal TATLIBAL’ın da, Genç Birlik ‘in eski başkanı olduğunu belirtiyorlar. Tabii ki bu işin sendika bacağı.
THY bacağında ise çok başarılı(!) yurt dışı müdürlük görevlerinden sonra İstihdamın yani personel kaynağının, bir diğer tabir ile çeşmenin başı ve Hamdi Topçu beyin en önem verdiği kadro olan; İnsan Kaynakları Başkanlığına getirilen çok değerli bir çocukcağız varmış. İsmini söylediler ama önemsemediğimden olsa gerek unutmuşum. Ben bu çocukları tanımam ama iddia işte… Sevgili okurlarım sizce bunlar doğrumu?
Bu kişilerin işe nerede ve hangi kadrolarda başlatılacağını organize etmek bile büyük iş. Kadro yoksa kadro açmak… Birini kaydırıp, diğerini oraya monte etmek kolay mı sanıyorsunuz?
THY’deki liyakatsiz (liyakatli alıma torpil denmeyebilir!) alımlar, sadece Hamdi Bey tarafından yapılıyor sanmayın. Üst kadroları bir şekilde dolduranların da yakınları var, dostları, arkadaşları var. Aile bireyleri var. Alt kadro alımlarında İşte, onlar da; tanıdık, eş, dostlarına bir şekilde etkili oluyorlardır. Bunlardan Hamdi Beyin bile haberi olmayabilir.
Hamdi Bey’e sorsanız veya Hakan Çelik Bey Hamdi Beye dönüp çanak bir soru sorsa; şirketimizin insan kaynakları politikası vardır, buna bağlı olarak alımlar ve terfiler yapılmaktadır diye yanıt verir.
Bu sorulara Hamdi Bey kesin yanıt vermeli ve doğruyu söylemelidir. Çünkü Hamdi Bey; twitter’da Peygamberimizin hadisini paylaşmış biridir; “Acı da olsa doğruyu söyleyiniz”. Herhalde bu hadise en önce kendisi uymalıdır. Sizce torpil konusunda doğruyu söylüyor mu? Benim, bizim ve gerçek medyanın bildikleri hep hayal ürünümü?
Hamdi Bey eğer yalan söylerse, kendisine yine twitter’da paylaştığı Çehov’un sözünü hatırlatmak bana düşecek. Neydi bu söz; “Yalan kadar, insani alçaltan bir şey yoktur”
Kamuda; KPSS puanı olmadan işe girişler olduğu söylentileri dolaşıyor. Bu ne kadar doğrudur, bu tür kaç kişi işe alınmıştır bilemem, ama, eğer bu sav doğru ise; toplumsal çürüme bitmiş, artık kokmaya başlamışız demektir.
Şunu da sormadan geçemeyeceğim; iktidara gelen hükümetlerin değiştirdikleri deneyimli kadrolar, TC vatandaşı değiller miydi acaba? Ya da, bu eski deneyimli kadrolar, kasıtlı olarak, düzgün çalışan düzeni bozmaya yönelik çabalar içerisinde mi olacaklardı? Tabiî ki Hayır.
Şimdiye dek işten çıkarılan personel yapısına baktığımızda; bunların hemen, hemen hepsinin daha iyi bir konumda iş bulduklarını ve sektörde veya sektör dışında başarılı çalışmalarını sürdürdüklerini görüyoruz. Bundan da çıkan sonuç; işten çıkartılmaların nedeninin beceri ve bilgi yeterliliğinden olmadığı, tek amacının siyasal kadrolaşma adına yapıldığıdır.
Bu yanlış uygulamalar ileride başka siyasi bir görüş iktidara geldiğinde ne olacak? Var olan THY yönetiminin yaptığı gibi, bu sefer yeni gelenler yapacak. Kadrolar yeniden değişecek.
Sonuçta, siyasetle gelen siyasetle gidecek. Bu saçmalık ne kadar sürecek? Bu kafalarla THY ye yanlış yapılmıyor mu?
*****
Tam yazımı bitirmiş ve yayına verecekken tarafıma bir bilgi yollandı. Bu bilgide, EASA dan gelen “Safety Information Bulletin” Yunan HATA Part-147 Maintenance Training Organisation tarafından alınan lisans ve tip kurslarının geçerliliğinin şaibeli bulunduğu ve Türkiye’de bu firmadan alınan kurs ve lisansların Türkiye’de geçerliliğinin kararının SHGM’ye bırakıldığı görülüyor.
Benim anladığım, ilgili bülten EASA’nın HATA tarafından verilen lisans ve kursların kendilerince geçersizliğini gösteriyor. Bu durumda SHGM bu lisans ve alınan kurslar ve modüller için geçerlimi diyecek yoksa aynen geçersizliğini mi savunacak veya HATA’dan kurs ve lisans alanların tekrar sınava girmelerini mi isteyecek birlikte göreceğiz.
SHGM yetkilileri bu bültenin kendilerine de geldiğini ve ne yapacaklarına en kısa zamanda karar vereceklerini söylediler.
İlgili Bülten için tıklayın.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir