Türkiye’nin bayrak taşıyıcı (Flag carrier) havayolu şirketi olan Türk Hava Yolları
(THY) Anonim Ortaklığı 500’e yaklaşan uçak sayısının yanı sıra iştirakleri ve
ortaklıkları ile de dev bir holding olma özelliği taşımakta. Toplam olarak 96 bin kişinin
görev yaptığı kardeş şirketler ve ortaklık yoluyla katkı verilen şirket sayısı da
birleşmeler rağmen 23’e ulaşmıştır. Yüzde yüzüne sahip olunan veya yabancı
ortakları olan, aralarında teknik, bilişim, eğitim, gayrimenkul, elektronik ödeme, spor,
akaryakıt, ikram gibi birbirinden çok farklı iş kollarında faaliyet gösteren bu gibi
şirketlerin bazıları kârlı, bazılarıysa ne yazık ki bekleneni vermekten uzaktır.
THY şirketleri arasında havayolu yolcu taşımacılığı için bir yıl önce kurulan ve yüzde
100 sahibi olunan A Jet Airlines şirketi diğerlerinden öne çıkmıştır.
Gidişatı iyi olan ve 200 uçaklık hedefe odaklanan bu şirket, böyle giderse öngörülen
tarihte kâra geçebilecek.
THY, A Jet Havayolları’nın yanı sıra Alman Lutfhansa Havayolları ile 1989’da
Antalya’da 49+1-49+1 eşit paylarla kurduğu Güneş Ekspres Havacılık A.Ş (Sun
Express) adında karlı ve istikrarlı bir şirkete de ortaktır.
Bu şirket başarısıyla her iki ortağı memnun edip büyümeyi sürdürüyor.
AIR BOSNA HEZİMETİ
THY’nin bu başarılı ortaklığının yanı sıra daha sonra gündeme gelen bir ortaklığı ne
yazık ki iyi sonuç vermedi.
Ticari olarak başarılı olacağından mı, yoksa iki ülke halkı arasındaki dostluk ve iyi
ilişkilerin bir nişanesi olarak mı bilinmez (O dönemin yöneticilerine sormak gerek)
Türk Hava Yolları, 1994 yılında Bosna Hersek’te kurulan B&H Havayolları Şirketi’nin
(Air Bosna) hisselerinin yüzde 49’unu 2008 yılında satın aldı. THY, 2010 yılında kalan
yüzde 51’lik hisseyi de almak istedi ve şirket filosuna da iki uçak kattıysa da beklenen
olmadı. THY uçaklarını alıp, ortaklıktan çekilince bu şirket Haziran 2025’te kapandı.
THY, geçmişteki bu kötü deneyimden sonra, neden gerek duymuş, niçin böyle bir iş
birliğine gitmiş bilinmez, Arnavutluk Cumhuriyeti’nin bayrak taşıyıcısı Air Albania
Havayolları’na da ortak olmak gibi bir karar almış.
AIR ALBANIA İYİ GİTMİYOR!
THY’nin yüzde 49, MDN Investment SHPK firmasının yüzde 41 ve Arnavutluk
Hükümeti’ni temsilen Arnavutluk hava sahasını ve hava trafiğini yöneten Albcontrol
firmasının yüzde 10 oranında hisseye sahip olduğu şirketin hayata geçişi 12 Eylül
2018 tarihinde olmuş. Geçmişte filosunda üç uçak bulunan şirket İsviçre, İtalya ve
Türkiye’ye uçuş yaparken bir uçağı lessor tarafından geri çekilmiş, biri de İstanbul’da
arıza nedeniyle park halinde. Şirketin kalan tek uçağı Tiran İstanbul arası uçuyor.
Arnavut basınında yer alan haberlere göre personel maaşlarını ödeyemeyen şirket
bilet satmayı hala sürdürüyor. Bu olumsuz ortaklıklardan sonra THY gözünü başka
bir yöne çevirdi. Bu kez önemli bir şirket ortaklığı söz konusu.
Kamuyu Aydınlatma Platformu KAP’a yapılan bildirimde şöyle deniliyor:
“20.06.2025 tarihli Özel Durum Açıklamamızda belirtildiği üzere Ortaklığımız küresel
havacılık sektöründeki konumunu güçlendirmek ve pazardaki rekabetçiliğini artırmak
amacıyla Air Europa Holding S.L.U. (“Air Europa”)’da yatırım fırsatının incelenmesi
ve muhtemel ortaklık sinerjilerinin belirlenmesi amacıyla bağlayıcı olmayan nitelikte
görüşmeler gerçekleştirmektedir.(…)
Bu kapsamda Ortaklığımız, Air Europa’dan azınlık hissesi alınarak yatırım yapılması
için Havayoluna bağlayıcı bir teklifin iletilmesine karar vermiştir.”
AIR EUROPA NASIL BİR ŞİRKET?
1986 yılında İspanya Madrid merkezli kurulan Air Europa’nın filosunda, yaş
ortalaması 7-10 arasında 55 uçak var. Şirketin yüzde 80’i Globalia adlı İspanyol
şirkete, yüzde 20’si de British Airways’in de sahibi olan İngiltere merkezli International Airlines Group’a (IAG) ait. IAG daha önce Air Europa’ ın tamamını satın almak istemiş, ancak rekabet kurumu onay vermemişti.
Avrupa iç hatlarına ilaveten Madrid merkezli olarak Latin Amerika / Karayipler
hatlarında odaklanan Air Europa’nın, bu alanda önemli bir potansiyele sahip olduğu
ifade ediliyor. Şirket hali hazırda 44 destinasyona uçuş yapıyor.
Geçmişte yaşanan sıkıntılı girişimlerin THY’nin yeni bir ortaklığa girmesine engel
olmaması sevindirici bir durum.
THY yönetimi doğru bir adım atmakta. Umarız her şey planlandığı gibi gider.
Mutlu yarınlar Türkiyem.
musaalioglu@gmail.com
———————————————————
Dolandırıcı seyahat acenteleri bıktırdı
7 bin TL’lik teminat hiçbir işe yaramıyor
Türkiye Cumhuriyeti’nde henüz turizm nedir bilinmezken 1949 yılında Basın Yayın ve
Turizm Genel Müdürlüğü adlı genel müdürlük kuruldu. Aradan tam 14 yıl geçtikten
sonra 1963 yılında da Turizm ve Tanıtma Bakanlığı kuruldu.
Turizmin sivil toplum kanadını temsil etmek üzere de 1972 yılında Türkiye Seyahat
Acenteleri Birliği (TÜRSAB) kuruldu. Temeli 76 yıl öne atılan ve 60 yıl önce bakanlığa
dönüşen bu köklü kurumun yaptığı güzel işlerin yanı sıra birtakım nedenlerle
yapamadıkları da var. TÜRSAB’ın da 53 yılda yapmak isteyip de yapamadığı çok
şeyler var.
TÜRSAB ile yaşıt olan 1618 sayılı Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birliği
Kanunu’nun hangi ihtiyaçlara, ne kadar cevap verebildiği hep tartışma konusudur.
Kanun, sayısı 18 bine yaklaşan acenteleri ve hizmet erbabını değil, adına tüketici
denilen ve turizmin öznesi olan vatandaşları da doğrudan ilgilendirir. Nasıl mı?
Bundan 20 yıl kadar önceydi. Bir gün gazeteleri açtığımızda adı Butterfly (Kelebek)
olan ve batır-fly (uç) diye de okunan bir seyahat acentesinin halkı dolandırıp kaçtığını
öğrendik. Fakat bu habere hiç şaşırmadık. Çünkü bu ülkede iki üç yılda bir anlı şanlı
reklamı bol seyahat acentesinin battığını veya resmi adıyla iflas ettiğini hep gördük.
Aslında batan acente değil, dişinden tırnağından arttırarak tatile gitmek isteyen
gariban halkımdır. Acenteci önce göze girer, sonra aniden kaçar. Beraberinde de
milyonları götürür. Her ne kadar TÜRSAB üyemiz olmayanları tercih etmeyin dese
de, batanların ve kaçanların birçoğu da birlik üyesidir.
Polise, karakola, savcılığa, tüketici derneklerine ve CİMER’e gitseniz de hiçbir işe
yaramaz. Vatandaş hakkını alabilmek için önce TÜRSAB’a gider ama ne yazık
oradan da eli boş döner.
Çünkü, yetkileri budanmış yarı resmi bir birlik olan TÜRSAB, acente kurmak
isteyenlerden müşteri mağduriyetini karşılama teminatı olarak, 30 yıldır sadece 7 bin
TL alır. Bu para bir gece konaklama parası bile değildir. Çok yetersiz olan bu teminat mektubu bakanlık arşivinde heba olur gider. Hiç kimsenin derdine derman olacak bir
miktar olmadığı için de anlamı yoktur.
Bu durumdan TÜRSAB da şikayetçi. Çünkü, en çok onların kapısı çalınıyor.
Var olan kanun da yarım asırlık olup günün ihtiyaçlarına cevap veremiyor.
TÜRSAB yönetimi çağın şartlarına cevap verecek bir yasanın çıkmasını istiyor, ama
sesini duyuramıyor.
Bu arada merdiven altı denen, hiçbir resmi kaydı olmayan, vergi mergi hiçbir şey
vermeyen ayaklı acenteler de vatandaşı kandırıp malı götürüyorlar.
Son örnek Japonya turu düzenleyen bir şirketten geldi. Daha önce de bu tür
dolandırıcılık yapan bu işgüzarlar aynı belge üstünden bir isim değiştirip faaliyetlerini
başka yerde sürdürüyor.
Kaçak acentelerin ve internet yoluyla tur satışı yapanların daha sıkı takip edilmesi ve
maddi cezalarının yanı sıra hapis cezasına çarptırılması da şarttır.
Tecrübeli bir turizmci olan Aydın Yaylacıklılar konuyu şöyle özetliyor:
“Benim düşüncem; bu iki kaynağı birleştirip değerlendirmek. Yani 7 bin TL teminatın
yanı sıra, her yıl ödediğimiz aidatın örneğin 5.000 TL’si veya 10.000 TL’si toplu bir
“müşteri/yolcu koruma sigortası” havuzuna aktarılsa. Toplamda 15.000’e yakın
acenta var… Herkes bu sisteme dahil olursa çok ciddi bir prim havuzu oluşur! Bu
büyüklükteki bir havuzda sigorta şirketleri hem oranı çok düşürür hem de teminatı
katlar.
Örnek vermek gerekirse işte hesap:
Tek tek yaptığımızda sigorta prim oranı ortalama %0,25 civarı olur.
5.000 TL prim → yaklaşık 2.000.000 TL teminat, 10.000 TL prim → yaklaşık
4.000.000 TL teminat. Ama havuz sistemi ile oran %0,10’a düşerse: 5.000 TL prim →
5.000.000 TL teminat, 10.000 TL prim → 10.000.000 TL teminat. Yani mevcutta
ödediğimiz paralarla, hem kendimizi hem müşterimizi milyonlarca liralık teminat altına
alabiliriz… Böyle bir uygulama, hem tüketici güvenini artırır hem de sektörün itibarına
büyük katkı sağlar.
Üstelik ekstra bir yük getirmeye gerek yok, sadece mevcut ödediğimiz bedellerin
akıllıca değerlendirilmesi yeterli. Bence bu konunun yasa veya yönetmelik
değişikliğiyle gündeme alınması çok mantıklı olur. Bu önerim de, mesleğimiz için
ortak çıkar projesidir.
Dipnot: Hesaplamalar, Türkiye’de seyahat acenteleri için benzer teminatlı poliçelerde
ortalama yıllık prim oranı %0,25 üzerinden yapılmıştır. Havuz sistemi (master policy)
uygulandığında, toplu prim miktarı ve risk dağılımı sayesinde bu oran %0,10
seviyesine düşebilmekte.
Teminat tutarları yaklaşık değerlerdir; sigorta şirketi, kapsam ve risk analizine göre
netleştirir. “
Şimdi son söz bakanlıkta, bekliyoruz.