Emek Lüks Değil, Haktır. Artık emeği “maliyet kalemi” olarak görmekten vazgeçin

Emek Lüks Değil, Haktır. Artık emeği “maliyet kalemi” olarak görmekten vazgeçin

Değerli Okurlar,

Havacılık sektöründe Temmuz ayı zam oranları açıklandı. Ancak zamların ardından banka promosyonlarının çalışanlara verilmemesi sektörde ciddi huzursuzluk yarattı. Promosyonların maaşa “zam gibi” yansıtılması ise kabul edilebilir bir uygulama olarak görünmüyor. Çalışanların geçim derdi her şeyin önüne geçmiş durumda. Aldıkları maaşın %80’i kira ve temel ihtiyaçlara gidiyor. İnsanlar ay sonunu değil yarını düşünüyor. Kendi geçimini sağlayamayan bir çalışanın işine gönül vermesi beklenemez. Oysa huzur içinde çalışan bir insanın performansı da artar. Çünkü mutlu çalışan, mutlu işyeri demektir.

Bir ülkede uçaklar havalanıyorsa mühendislik başarısının yanı sıra sessiz kahramanların eseri olan emeği de unutmamalıyız. Apronda sabahın erken saatlerinde karanlıkta yürüyen, son yolcu indikten sonra koltuğunu düzelten, güvenlikten teknisyene, kabin memurundan yer hizmetlerine kadar binlerce görünmeyen elin alın teridir o kalkışlar.

Ne var ki bugün bu ellerin sahipleri geçinemiyor. Hatta geçinebilme umudunu yitirmek üzereler. 

Temmuz zamları açıklandı ama beklentiler yine karşılanmadı. Adeta soğuk yüzde rakamlarla geçiştirilen bir kriz yaşanıyor. 

Peki ya gerçek enflasyon? Resmi rakamları bir kenara bırakın; pazarda soğana, süte, ekmeğe bakan herkes gerçek enflasyonun ne olduğunu biliyor. Ki mesele yalnızca zam oranları değil, mesele sistematik bir değersizleştirme.

Bir başka can alıcı nokta ise banka promosyonları. Bazı şirketler bu promosyonları doğrudan çalışana verirken, bazıları “maaşın içine yedirdik” mantığını güdüyor. Eğer gerçekten yediriliyorsa problem yok çünkü promosyonlar bankayla yapılan anlaşmalardan doğan emekçinin hakkıdır.

Eşit işe eşit ücret ilkesi her ne kadar kulağa hoş gelse de sadece bir temenni olarak görülüyor çünkü birçok çalışan aldığı maaşla ayın ortasını zor getiriyor. %80’i kira ve temel giderlere giden maaşlar, yaşam kalitesini yerle bir ediyor. Maalesef ki bu sektörde cebinde çocuğuna harçlık koyamayan, akşam pazardan ucuza alışveriş yaparak dönen insanlar var.

Bir kurum sadece bordro kesmemeli, kurum aidiyeti içerisinde bir hayat standardı da belirlemeli. Verilen maaş, bir ailenin manav tezgahına yaklaşma hakkını, çocuğuna süt alabilmesini, işçisinin sabah mesaisine başlarken duyduğu huzuru temsil eder. Kısacası zam oranını ekonomik bir gösterge olarak görmemeli, vicdani bir imza olarak değerlendirmeliyiz. Çünkü paranın değeri TL ile ölçülmez, onurla, adaletle, hakla ölçülür.

Eşitsizlik Derinleşiyor

Kurumsal yapılarda ücret politikaları ve iş dağılımı bordro meselesi değildir, doğrudan adalet, motivasyon ve çalışma barışı ile ilgilidir. Son zamanlarda TSS personelinden yükselen serzenişler, artık görmezden gelinemeyecek kadar büyümüş durumda çünkü çalışanların temel beklentisi eşit işe eşit ücret.

Ancak bugün geldiğimiz noktada TSS çalışanları hem maddi hem manevi anlamda ciddi bir yük altında. Teknik A.Ş. personeli gibi yaptığı işe büyük emek veren, alın teri döken TSS çalışanları, giderek açılan maaş farklarının “pozisyon farkı” ile açıklanamayacak hale geldiğini dile getiriyor.

Sorun sadece maaşla da sınırlı değil. Sosyal haklar, zam oranları, kıdem tazminatları, mesai anlayışı ve kurum içi davranışlarda da ciddi adaletsizlikler yaşandığı belirtiliyor. Örneğin TGS’de yıllık %30’lara varan zamlar konuşulurken, TSS’de bu oran %23’te kalıyor.

Zaten düşük olan maaşa, olması gerekenden daha düşük zam yapılması çalışanı iyice çıkmaza sokuyor.

Bir diğer kırgınlık noktası: Yönetimin sessizliği.

Sorunları iletmek için çaba harcayan çalışanlar, karşılarında susan yetkililer buluyor. Artık insanlar ekip olmak yerine, hayatta kalmaya çalışıyor. Amacımız iş verenleri zedelemek değil. Aksine belki de uzun süredir unutulmuş bir emeğin sesini duyurmak. Kurumsal yapılarda eksik bilgilendirmeden kaynaklı hatalar olabilir ancak önemli olan bu çağrılara kulak verip cesur düzenlemeler yapmaktır.

Emeğin karşılığı sadece maaş değildir, takdir edilmek, görülmek, adil davranılmak da bir çalışanın hakkıdır. Ki unutmamak gerekir ki “Emek Lüks Değil, Haktır”. Bu yazı bir serzeniş değil, binlerce çalışanın sesi olma çabasıdır. Sadece havacılık sektöründe değil, tüm sektörlerde işverenlere bir çağrıdır:

Artık emeği “maliyet kalemi” olarak görmekten vazgeçin.

İnsanca yaşamanın lüks değil, hak olduğunu hatırlayın.

Bu hakkı sağlayan maaşlar, adil zamlar, eşitlikçi uygulamalar ve açık iletişimdir.

Unutmayın:

Çalışan emeğini vermezse, sistem işlemez.

Motivasyonu yüksek bir çalışan, şirketin geleceğine yapılmış en büyük yatırımdır.

Hepinize mutlu sağlıklı ve başarılı bir hafta dilerim…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir