Türkiye'de Sivil Havacılık Politikaları: Kaçış mı, Kayıp mı?

Türkiye’de Sivil Havacılık Politikaları: Kaçış mı, Kayıp mı?

Değerli Okurlar,

Türkiye’de Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün (SHGM) son dönemde aldığı kararlar uçak bakım teknisyenleri ve sektörün geleceği açısından birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Bakım kayıtlarının otorite kuruluşlar tarafından tutulması, hatta 147 sınav yetkisinin ve yer hizmetleri ile operasyonel yetkilendirmelerin tek elden yönetilmesi gibi birtakım projeler konuşuluyor. Adayları yerli lisanslara yönlendirme için logbook kayıtlarının verilmemesi gibi politikalar, sektörde hem teknik hem de insan kaynağı açısından ciddi sorunlara yol açabilir. Mevcut yetkili teknisyenleri elinizde tutmanın tek yolu bu değil. Hatta bu anlayış ciddi kopuşlara neden olabilir.

Bakım Kayıtlarının Merkeziyetçi Yapıya Bağlanması

SHGM’nin bakım kayıtlarını otorite kuruluşlarda toplama kararı, ilk bakışta şeffaflık ve denetim açısından olumlu bir adım gibi görünse de teknisyenlerin iş süreçlerini karmaşıklaştırabilir ve operasyonel verimliliği olumsuz etkileyebilir. Merkezi bir sistem, özellikle altyapı ve personel kapasitesi yetersizse, bürokratik gecikmelere yol açabilir. Bu durum bakım süreçlerini yavaşlatarak havayolu şirketlerinin maliyetlerini artırabildiği gibi uçuş güvenliğini riske atma potansiyelini de yükseltebilir. İlaveten bu tür bir merkeziyetçi yaklaşım, teknisyenlerin sahadaki pratik deneyimlerini otoriteye raporlama yükünü artırarak, iş motivasyonunu ve şirketlerin personel yetkilendirme politikalarını da olumsuz etkileyebilir. 

Yerli Lisanslara Yönlendirme ve Logbook Sorunu

SHGM’nin yerli lisansları teşvik etme çabası, ulusal bir havacılık ekosistemi oluşturma hedefiyle anlaşılabilir. Ancak logbook kayıtlarının verilmemesi, teknisyenlerin mesleki gelişimlerini ve uluslararası geçerliliklerini ciddi şekilde sınırlıyor. Logbook, bir teknisyenin tecrübesini belgeleyen en kritik araçtır ve uluslararası standartlara uygun bir kariyer için vazgeçilmezidir. Bu uygulamanın özellikle Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) lisansı almak isteyen teknisyenleri engellemek için tasarlandığı izlenimi uyandırıyor. Ancak bu politika, tam tersine, yetkin teknisyenlerin yurtdışına yönelmesini hızlandırabilir. EASA lisansı, küresel havacılık sektöründe bir altın standart olarak kabul edilir ve Türk teknisyenlerin bu lisansı alamaması, onları uluslararası iş piyasasında rekabet edemez hale getirir. Bizim bugün ICAO gibi büyük otoritelerce denetlenip buna göre bir puanlamaya maruz kaldığımız hatta eğitim ve kalite süreçleri için onların verdiği eğitim ve koyduğu standartlara göre hareket etme sorumluluğumuz göz ardı edilmemeli. Sınırlarımızı koyan otoritelere karşı lisans sınırlaması ve iş yaptığımız ülkelerin yetkisini yok saymamamızı nasıl izah edebiliriz.

Beyin Göçü ve Yetkinlik Kaybı

SHGM’nin amacı, teknisyenlerin yurtdışına kaçışını önlemek gibi görünse de mevcut politikalar bu hedefin tam tersine hizmet ediyor. EASA lisansı alamayan veya logbook eksikliği nedeniyle uluslararası standartlara uyum sağlayamayan teknisyenler Türkiye’de kalmak yerine yurtdışındaki fırsatları değerlendirmeyi tercih ediyor. Bu durum Türkiye’nin havacılık sektöründe yıllardır yetiştirdiği yetkin insan kaynağını kaybetmesine yol açıyor. Beyin göçü sadece bireysel kariyer kayıplarıyla sınırlı kalmaz; aynı zamanda ülkenin havacılık sektörünün uzun vadeli rekabet gücünü de zayıflatır. Yerli lisansların uluslararası geçerliliği sağlanmadıkça, bu politikalar genç teknisyenleri Türkiye’de tutmaktan çok, yurtdışına itecektir. Ülkelerine ve otoritelerine duydukları saygı ve güveni zedelemekten öteye gidemezsiniz.

Uçak Bakım Tiplerinin Otoriteye Bağlanması

Uçak bakım tiplerinin daha fazla otorite kontrolüne bağlanması sektörde standartlaşmayı artırma hedefi taşısa da uygulamada yeni sorunlar doğurabilir. Otoritenin bakım süreçlerine daha fazla müdahil olması, havayolu şirketlerinin ve bakım kuruluşlarının esnekliğini kısıtlayabilir. Ayrıca SHGM’nin bu tür kararları alırken sektörel paydaşlarla yeterince istişare edip etmediği de tartışılmaktadır. Sektörün dinamiklerini göz ardı eden kararlar hem teknisyenlerin hem de şirketlerin iş yapma kapasitesini olumsuz etkileyebilir. Adama eğitimi sen ver soruları ben sorayım dediğinizde bu durum, yeni bir iş yükü, yeni bir maliyet ve yeni zaman kaybı anlamına gelir.

Neler yapılabilir?

Türkiye’nin havacılık sektöründe küresel bir oyuncu olabilmesi için SHGM’nin politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor. Öncelikle logbook kayıtlarının uluslararası standartlara uygun şekilde yasal bir hak olarak verilmesi sağlanmalıdır. Yerli lisansların EASA gibi uluslararası otoriteler nezdinde tanınırlığı artırılmalı ve teknisyenlerin küresel piyasada rekabet edebilmesi için destekleyici adımlar atılmalıdır. Ayrıca bakım kayıtlarının merkezi bir sisteme bağlanması yerine, ortak bir dijitalleşme sistemi ve otomasyonla desteklenen daha esnek bir denetim modeli geliştirilebilir. Sektör paydaşlarıyla düzenli istişareler yapılarak, kararların sahadaki gerçek ihtiyaçlara uygunluğu teminat altına alınmalıdır.

SHGM’nin mevcut politikaları kısa vadede kontrolü artırma amacı taşısa da uzun vadede yetkin teknisyenlerin yurtdışına kaçışı, sektörün insan kaynağı kalitesini düşürecek ve uluslararası rekabet gücünü zayıflatacaktır. Havacılık, yüksek standartlar ve küresel entegrasyon gerektiren bir sektördür. Türkiye bu gerçekliği göz ardı ederek değil, teknisyenlerini destekleyerek ve uluslararası standartlara uyum sağlayarak havacılıkta söz sahibi olabilir. Aksi takdirde, kaçış değil, kayıp kaçınılmaz olacaktır. 

Ortada yetkili teknisyenlerin sosyal ve ekonomik beklentilerinin karşılanmayışı gibi bir gerçeklik duruyor. Hangarlarda baskı ve ağır iş yükü ile değersiz hissettirilen büyük yığınlar oluşuyor. Sadece ekonomik nedenler değil bu kaçışın altında yatan gerçek, adaletsizlik ve fırsat eşitsizliği de kök sebeplerden sayılabilir. Bir bölümün iş yükü nedeniyle önceden planlanmış yıllık iznini bıçak gibi keserseniz, en temel hakkı olan yıllık izin talebine bariyer koyarsanız, kaçmaktan başka ne düşünmesi beklenir ki. Şayet istihdam ve kadro ihdasında eksiklikler ve aksaklıklar yaşanıyorsa bunun bedelini neden hat bakımdaki personel ödesin? 

Hepinize mutlu, sağlıklı ve başarılı bir hafta dilerim…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Öne Çıkan Yorumlar

  1. 10 saat önce

    İniş takımlarında yaşanan elim kaza sonucu tek bir yönetici hakkında işlem yapılmadı.Ortada ölümlü iş kazasi var.Zaman baskısı yapan olmayacak hedef koyan şefler ,müdürler başkanlara neden tek bir soruşturma açılmıyor? Çalişan odaklı şirket olmaktan uzak yönetici odaklı bir insan kaynakları yönetimi var.Bu iş cimerde sonuclanacak

2 Yorum

  1. 2 saat önce

    Giderlerse gitsinler denilen,sürekli baskı, mobbing,işsizlikle tehdit ce geçim derdiyle çalışıp yaşamaya çalıṣanlar gitmesinler de ne yapsınlar düzen ve zihniyet aynı olduktan sonra…

    Cevapla
  2. 10 saat önce

    İniş takımlarında yaşanan elim kaza sonucu tek bir yönetici hakkında işlem yapılmadı.Ortada ölümlü iş kazasi var.Zaman baskısı yapan olmayacak hedef koyan şefler ,müdürler başkanlara neden tek bir soruşturma açılmıyor? Çalişan odaklı şirket olmaktan uzak yönetici odaklı bir insan kaynakları yönetimi var.Bu iş cimerde sonuclanacak