Değerli Okurlar,
Gökyüzünün Kanatsız Kahramanlarının: Kabin Memurlarının Bilinmeyen Hikayesi…
Uçakla seyahat artık yaşamamızın kaçınılmaz bir parçası haline geldi. Bazen uzun ayrılıkların kavuşması, bazen özgürlüğe uzanana bir tatil macerası, bazen bir yasın veya acının paylaşılmasına götürür bizi. Lakin bu hengâmenin içinde bizi gökyüzünde emniyet ve konforla uçurmanın telaşında olan bir ekip vardır. Onlar yalnızca ikramları servis eden kişiler değil, aynı zamanda yüksek irtifada uçuşun emniyetinden sorumlu profesyonel birer ilk yardım görevlisi ve olası bir krizin yöneticisi, hatta önemli bir emniyet uzmanıdır.
Ülkemizde kabin memuru dışardan herkesçe cazip bir meslek olarak görünebilir. Farklı ülkeler, farklı diller ve dünya kültürüyle sizi tanıştıran birçok yeri görme tanıma şansı sunan tarafı ön plana çıkabilir… Ancak perde arkasında bu mesleğin bıraktığı birçok hasar vardır. Başta düzensiz çalışma saatlerinin bir bedende yarattığı hasarlar saymakla bitmez. Sürekli değişen vardiya düzeni ve ülkelerdeki zaman farkları nedeniyle yaşanan jet lag, uyku bozuklukları gibi maruz kaldıkları durumlar, kabin memurlarının hem fiziksel hem de ruhsal açıdan sağlığını sürekli bir tehdit olarak zorlar.
Hele ki sorunlu yolcularla iletişim problemleri ve agresif tavırlar karşısında sakinliğini korumak hiç de kolay olmasa gerek. Pandeminin ardından genel anlamda artan stres bozuklukları, bu vakaların giderek artmasına neden oldu. Bu da kabin memurlarının hem yükünü artırmaya hem de psikolojik sınırların çok fazlasıyla da zorlamaya başladı.
Ayrıca bayramlarda, özel günlerde ailesinin yanında olamayıp, çocuklarına ve sevdiklerine gökyüzünden hasret biriktirirken, herkese tebessümle bakmanın sanırım hiç kolay olmadığını hepimiz kabul etmek zorundayız.
Acil durumlarda ilk müdahalelerin ne kadar önemli olduğunu bildiğimiz halde onlara sadece bir servis görevlisi gibi bakma kompleksini artık aşmalıyız. Bu bakış açısını değiştirmek onların havacılık güvenliği açısından ne kadar hayati bir rol üstlendiklerini kabullenmeliyiz. Olağanüstü durumlarda yolcuları yönlendiren, gerektiğinde ilk yardım müdahalesinde bulunan, yangın ve birçok teknik aksaklıklara anında müdahale eden ve uçuşun güvenliğini sağlayan bu insanlara, görevlerini yaparken yardım etmek yerine sürekli engel olmaktan vazgeçmeliyiz.
Mesleğin icra edildiği her ülkede koşullar farklılıklar gösterse de temelde karşılaşılan sorunlar neredeyse hep ortak kalemlerden oluşuyor. Her ülkede farklı sendikal haklarla farklı çalışma koşulları olsa da halen düzenli dinlenme aralıkları, uçucu personel statülerine göre yıpranma ve tazminat haklarının sağlanması ve yıllık izin ile uçuş saatlerinin çalışan dostu programlarla planlanması gibi belirgin konularda birçok sorunlar söz konusu. Hele ki bazı Asya ve Orta Doğu ülkelerinde çok daha katı çalışma rejimleri ve disiplin kurallarıyla karşılattığınızda kabin memurluğunun ne kadar büyük bir fedakârlık ve özveri gerektirdiğini ister istemez görüyorsunuz.
Teknolojinin gelişimiyle yapay zekâ destekli hizmet sunulması, otonom kabin ekipmanları gibi yeniliklerle gelecekte hizmet vermenin mümkün kılınması içinde yapılan çalışmalarda farklı tartışma konusu yaratıyor. Uzmanlar uçuş esnasında insan temasının ve duygusal zekânın hâlâ bu alanın bir vazgeçilmezi olduğunu belirterek, onların sadece prosedürleri uygulayan bir aparat olmadıklarını, çoğu zaman yolcularla empati kuran, onları psikolojik açıdan rahatlatarak krizleri yöneten tarafının her zaman büyük bir ihtiyaç olarak kalacağının kanaatindeler.
Bu vesile ile Kabin Memurları Gününüzü gönülden kutluyorum…
BAYRAM GELMİŞ FAKİRİN NEYİNE…
Sevgili okurlar bayram yaklaştıkça babamın yokluğuyla bir burukluk başlar içimde… En başta eski samimiyeti ve insanların birbirine gösterdikleri yakınlığı ve sıcaklığı giderek yitirdiğimizi görüyorum. Artık büyük şehirlerden bir tatil kaçışı yarışına dönen, klişe toplu mesaj ya da resimli giflerle kutlanan tuhaf hal aldık.
Sektörümüzün düşük ücretli çalışanlarının ise malum imkanları nedeniyle buruk gözlerine ve mahcup bakışlarına da üzülmemek elde değil. Tss, Tgs gibi iştiraklerden çok sayıda mesajlar alıyorum. Teknik A.Ş deki teknik destek ve büro personelleri de aynı durumda. Bayram öncesi bir jest yapılması ve en azından bir bayram ikramiyesi verilmesi onları çok mutlu ederdi. Kurban alamayan veya ailesine bayram için alışveriş yapamayan on binlerce çalışan var. Operasyonun en yoğun olduğu bu dönemde onları motive edecek bir adımı fazlasıyla hak ediyorlar.
Havacılık denince aklımıza genelde devasa uçaklar, terminaller, rekor kıran yolcu sayıları gelir. Ancak bu parlak vitrinlerin ardında, sektörün en hayati damarlarından biri sessizce kan kaybediyor: lisanslı teknisyenler. Ve bu, yalnızca sektörün değil, ülkenin stratejik geleceğini de tehdit ediyor.
Geçtiğimiz günlerde TÖSHİD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tevfik Nane’nin yaptığı açıklama, bu sorunun artık halının altına süpürülemeyecek kadar büyüdüğünü gösterdi. Yıllardır sektörün içinde konuşulan konunun ne kadar önemli olduğunu her yazımda dile getirdiğim “teknisyen açığı”, nihayet yüksek sesle ve net biçimde dile getirildi. Fakat sormamız gereken şu: Bu uyarı için neden bu kadar beklendi? Ve daha önemlisi, bu işin asıl sorumluları kim?
Şöyle bir düşünün: Cumhurbaşkanlığı stratejik planlarında Türkiye’nin “bölgesel bakım üssü” olması hedeflenmiş. Peki bu hedefe teknisyen yetiştirmeden, mevcut teknisyenleri ülkede tutamadan, hatta onları lisans süreciyle bezdirip yurtdışına kaçırarak nasıl ulaşacağız? Cevap belli: Ulaşamayacağız.
Bugün birçok EASA lisanslı teknisyen, Türkiye’de karşılaştıkları engeller nedeniyle valizini alıp yurt dışına gidiyor. Kimse bir gencin daha iyi şartlar için başka ülkeye gitmesini yadırgayamaz. Ama sorgulamamız gereken, onları burada tutamayan sistemdir. Yetişmiş personelin değerini bilmeyen, onları sadece birer “maliyet kalemi” olarak gören bir anlayış, ülkeye hizmet etmez.
Nane’nin önerisi önemli: ICAO lisansına sahip yabancı teknisyenlerin, belli kriterlerle Türkiye’de görev alabilmesi. Kabul ediyorum, kısa vadede nefes aldıracak bir çözüm olabilir. Ancak şunu da açıkça söylemek zorundayız: Asıl hastalık, eğitim politikalarımızda, personel yönetiminde, kariyer planlamasında ve SHGM gibi otoritelerin çözüm üretme hızındadır.
İyi niyetli çözümler elbette değerlidir. Sadece yabancı teknisyen ithal ederek bu yangını söndüremeyiz. Kendi teknisyenimizi nasıl yetiştireceğiz, nasıl burada tutacağız, nasıl motive edeceğiz? Bu sorulara net yanıt vererek sektörümüzün geleceğini daha iyi hale getirebiliriz…
Uçaklar kalkar, iner. Sektör büyür, küçülür. Ama nitelikli insan kaynağını kaybettiğinizde, uzun vadede ne uçak kalır ne gökyüzü. Artık gözümüzü göğe değil, yere çevirmemiz gerek. Çünkü yerde bir kriz var. Sessiz, görünmeyen ama çok tehlikeli bir kriz.
Ve bu kez uçağı kaçırma lüksümüz yok.
Hepinizin sağlık huzur ve dolu bir bayram geçirmesini diliyorum…
Melbusatta bile kaliteyi arttıracakları yerde tss nin geçen seneden kalan kıyafetini veriyorlar. (Verilen pantolonlar tss)
İstifa dilekçeleri İstanbul’da cün*** beyi beklerken kendisi adanada çalışan bağlılığını kutluyordu, fıkra gibi
Sakaryalı mailleri fwd etmeye devam etsin düzelicez sayın bakım ekipleri sakin lütfen….