Türk Hava Yolları: 600 Uçaklık Filo ve Küresel Büyüme Yolunda Yeni Bir Dönem - Koltukların Gölgesinde Emek Mücadelesi

Türk Hava Yolları: 600 Uçaklık Filo ve Küresel Büyüme Yolunda Yeni Bir Dönem – Koltukların Gölgesinde Emek Mücadelesi

Değerli okurlar;

Türk Hava Yolları (THY), kuruluşunun 100. yılına yaklaşırken tarihinin en kapsamlı filo genişleme ve modernizasyon programını yürütüyor. Şirket, 2026 yılı sonunda 600 uçaklık bir filoya ulaşmayı hedeflerken, bu plan 2033 yılı itibarıyla 813 uçaklık uzun vadeli stratejinin temel basamağını oluşturuyor.

Filo Büyümesi: Dar ve Geniş Gövde Dengesi

THY’nin filo stratejisi, hem dar gövde (narrow-body) hem de geniş gövde (wide-body) uçakların dengeli biçimde konumlandırılmasına dayanıyor. Şirketin Boeing ile sürdürdüğü görüşmeler kapsamında, 75 adet Boeing 787-9 ve 787-10 Dreamliner ile 150 adet Boeing 737 MAX siparişi gündemde.

Bu planlamaların kesinleşmesi, motor tedarikçileriyle yapılacak anlaşmalara bağlı. Bu da, global tedarik zincirinde yaşanan motor üretim ve bakım kapasitesi sınırlamalarının sektördeki etkisini bir kez daha gösteriyor.

Yeni siparişlerle birlikte THY, filo yaş ortalamasını 9 yılın altına çekmeyi, yakıt verimliliğini artırmayı ve karbon salımını düşürmeyi hedefliyor.

Yeni Hatlar: Beş Kıtada Artan Erişim

THY, 2026 yılında filo sayısını ve uçuş ağını da önemli ölçüde genişletmeyi planlıyor. Şirketin 120’den fazla ülkeyi kapsayan rotası, yeni destinasyonlarla birlikte daha da derinleşecek.

Yeni uçuş planlamalarına göre:

  • İstanbul – Londra Stansted hattı, 18 Mart 2026’da haftada 10 seferle başlayacak, 29 Mart itibarıyla haftada 14 sefere yükselecek.
  • Sidney – İstanbul direkt hattı, 2026’nın son çeyreğinde faaliyete geçecek. Bu hat, mevcut Kuala Lumpur aktarmalı rotaya göre yaklaşık 5 saatlik zaman tasarrufu sağlayacak.
  • Miami – İstanbul uçuşları 12 Mayıs 2026’da haftada 3 sefer,
  • Montreal – İstanbul ve Washington Dulles – İstanbul uçuşları ise 29 Mart 2026’dan itibaren sırasıyla haftada 3 ve 4 sefer olarak başlayacak.
  • Singapur – İstanbul hattı 2 Mart 2026 itibarıyla günlük uçuşlara,
  • Taipei – İstanbul hattı ise haftada 3 seferle başlayıp 8 Mayıs’tan itibaren haftada 5 sefere çıkarılacak.

Ayrıca, Avustralya, Kamboçya ve Gine-Bisau gibi yeni pazarlar THY’nin ağ yapısına dahil edilecek. Bu genişleme, İstanbul’un küresel aktarma merkezi rolünü güçlendirirken, özellikle Asya-Pasifik ve Amerika kıtalarındaki trafik payını artıracak.

Filo Modernizasyonu: Verimlilik ve Sürdürülebilirlik Odaklı Dönüşüm

THY, 2033 yılına kadar filosunun %90’ını, 2035 yılına kadar ise tamamını yeni nesil uçaklardan oluşturmayı planlıyor. Bu vizyonun en önemli adımlarından biri, 15 adet Airbus A350-1000 siparişi. 2026’da teslim edilecek bu uçaklar, uzun menzilli hatlarda şirketin verimlilik çıtasını yükseltecek.

Yeni nesil uçaklar sayesinde THY, yakıt tüketiminde %15–20, karbon emisyonlarında ise benzer oranda azalma** hedefliyor. Bu dönüşüm, sadece operasyonel maliyetleri azaltmakla kalmayıp, ICAO’nun CORSIA (Carbon Offsetting and Reduction Scheme for International Aviation) standartlarıyla da uyumlu bir çevresel stratejiyi destekliyor.

Stratejik Ortaklıklar: Küresel Ağın Güçlenmesi

Filo yatırımlarına paralel olarak, THY uluslararası ortaklıklarını da genişletiyor. Bahrain merkezli Gulf Air ile imzalanan mutabakat zaptı, kod paylaşımı, zemin hizmetleri ve bakım işbirlikleri gibi alanları kapsıyor. Bu anlaşma, Körfez bölgesinde THY’nin bağlantı kapasitesini artıracak stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor.

Öte yandan, Air Europa’ya yapılan yatırım, Avrupa ile Latin Amerika arasında güçlü bir bağlantı oluşturmayı amaçlıyor. Bu hamle, THY’nin Avrupa merkezli rekabet ortamında ağ derinliği ve sinerji avantajı yaratmasına katkı sağlayacak.

Veriye Dayalı Büyüme

Türk Hava Yolları, 2026–2033 dönemini yalnızca filo genişlemesi olarak değil, verimlilik, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme temelli bir büyüme süreci olarak tanımlıyor.

Halihazırda 506 uçakla faaliyet gösteren THY, 2026 sonunda 600 uçaklık hedefe ulaştığında yaklaşık %25 kapasite artışı gerçekleştirmiş olacak. Bu büyüme, teknik bakım, ikmal, pilot eğitim kapasitesi ve dijital operasyon merkezleri gibi destek altyapılarının da aynı ölçüde genişlemesini gerektiriyor.

Koltukların Gölgesinde Emek Mücadelesi

Diğer yandan THY Teknik A.Ş.’de Özçelik-İş Sendikası İstanbul Anadolu Havacılık Şubesi’nde yaklaşan seçimler, işçiler ve yönetim arasındaki güven sorunlarını tekrar gündeme taşıyor. Çalışanlar, sendikalarını yeniden “emekçinin sesi” hâline getirmek için harekete geçiyor.

Yalandan Anketler ve Gerçek Tepkiler

“Ceket koysanız şu anki şubeden fazla oy alır.”

Bu cümle, aslında sahadaki ruh halini tek başına özetliyor.

Bir başka çalışan, sendikanın geçmişte yaptığı göstermelik iletişim çabalarına atıfla şöyle diyor:

“Yalandan anket maillerini unutmadık.”

Bu ifadeler, temsilcilerle taban arasındaki güven bağının ne kadar zedelendiğini gösteriyor. İşçiler, yöneticilerinin kendilerini artık dinlemediğini, şeffaflıktan uzaklaştığını düşünüyor.

Sendika mı, Şirket mi?

Bazı üyeler, yöneticilerin gelir düzeyine yönelik eleştirilerde bulunuyor:

“Yöneticiler yüksek maaş alıyor, ama biz aynı sorunlarla baş başayız. Dört yılda ne değişti?”

Bu tablo, sendikanın işçiden koptuğunu düşünenlerin elinde güçlü bir argüman hâline gelmiş. Yöneticilerin yüksek maaşları ile üyelerin yaşadığı geçim sıkıntısı arasındaki uçurum, artık göz ardı edilemeyecek kadar büyümüş durumda.

Bir başka yorumda ise öfke açıkça dile getiriliyor:

“Hırsları koltuklarını kaybetmemek. İşçinin dedi değil, kendi cebini düşündüler.”

Bu sözler, sendikal mücadelenin özünden ne kadar uzaklaşıldığına dair ağır bir eleştiri.

Takip Cihazı Davası: Sendikada Skandal

Belki de bu dönemin en çarpıcı iddiası, yöneticiler arasında yaşandığı öne sürülen “takip cihazı davası” oldu.

Bazı üyeler, “takip cihazı davası” olarak bilinen olayın sendikada huzursuzluk yarattığını iddia ediyor.

Bu tür iddialar doğrulanmış olmasa da, çalışanlar arasında “sendika içinde güven krizi” yorumlarına neden olmuş durumda.

“Bir Şube başkanının arabasına takip cihazı takılmış mahkemelik olmuşlar. Sonra barışmışlar çünkü koltuk kaygısı her şeyden büyük.”

Bu söylentiler, üyeler arasında “sendika değil, dizi senaryosu” yorumlarına yol açmış durumda.

Yine de bu olayın ötesinde asıl dikkat çekici olan, yöneticilerin birbirini takip ettiği bir ortamda, kimsenin işçinin sorununu takip etmemesi.

Tepkiden Umuda: Yeni Bir Sayfa Mümkün mü?

Tüm bu tabloya rağmen umut da var.

“Artık yeter, biz de varız!” diyerek yola çıkan bir grup çalışan, sendikayı yeniden işçinin sesi hâline getirmek istiyor. Çoğu uzman ve memur statüsünde olan bu ekip, “emek için, adalet için, şeffaflık için” diyerek seçimlere hazırlanıyor.

Ancak bu mücadelenin kolay olmayacağı açık. Mevcut yönetim, yılların getirdiği ağlarla güçlü bir şekilde koltuğa tutunmuş durumda.

Sendikacılığın Ruhuna Dönmek

Sendika; adı üstünde, “birlik” demektir.

Eğer işçiler, temsilcilerine artık güvenmiyorsa, orada bir sendika değil, bir tabela kalmış demektir.

Sendikacılık, “makam aracı” değil, “emekçinin hakkı” için mücadeledir.

Eğer yöneticiler, işçinin sofrasına girmeyen paraları kendi hesaplarına geçiriyorsa, o sendikanın meşruiyeti tartışılır hale gelir.

Sonuçta mesele, kimin koltukta kalacağı değil; kimin işçinin yanında duracağı meselesidir.

Anadolu Havacılık Şubesi’ndeki bu seçim, yalnızca bir yönetim değişikliği değil; sendikal ahlakın yeniden doğuşu için de bir fırsat olabilir.

Pilotundan yer ekibine, tüm havacılara güvenli ve huzurlu bir hafta dilerim.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir