Değerli Okurlar,
Yıllardır savunma sanayii alanında birçok fuar ve etkinliğe tanıklık ettim. Ancak IDEF’in yeri her zaman ayrı oldu. Belki de Türkiye’nin yön veren ülke konumuna geçişinin canlı tanıklarından biri olduğu içindir. Bu yıl 17’ncisi düzenlenecek olan IDEF 2025, bana göre ürün sergisinin ötesi; geleceğin güvenlik haritasının zihinsel provası.
22–27 Temmuz arasında İstanbul’da, farklı lokasyonlara yayılan geniş bir alanda gerçekleşecek olan bu organizasyon, içerik ve kapsam itibariyle fuardan öte önemli bir temas platformu mahiyetinde.
Bu yıl IDEF’i ilginç kılan en önemli hususlardan biri, Türkiye’nin son yıllarda izlediği savunma politikalarının bir anlamda burada “görselleşiyor” olması. ASELSAN’ın “Çelikkubbeye” dayalı çok katmanlı hava savunma konsepti, ROKETSAN’ın yeni nesil mühimmat çözümleri, FNSS’in hibrit zırhlı platformları… Bunlar Türkiye’nin caydırıcılık stratejisinin yeni modülleri.
Savunma sanayii ihracat rakamları hepimizin malumu. 2024’te 7 milyar dolar barajını aşan, 2025’in ilk yarısında 4 milyar doları geride bırakan bir performans var ortada. Ancak ben bu başarıyı ekonomik boyutta görmüyorum. Türkiye artık teknolojiyle birlikte etki de ihraç ediyor.
Afrika’dan Asya’ya, Türk savunma sistemleri yalnızca satın alınmıyor; yerel orduların doktrinlerini, planlamalarını hatta tehdit algılarını değiştirdiği gibi IDEF de bu yaklaşımın vitrini konumunda.
IDEF 2025’e katılacaklar için söyleyeceğim şu: Buraya sadece teknolojik cihazlara bakmaya gelmeyin, bir ülkenin geleceğe nasıl hazırlandığını görmeye gelin. Çünkü IDEF’te bir vizyon sergileniyor.
Bu vizyon önümüzdeki 10 yılı şekillendirecek bir düşünce altyapısı üzerine kurulu.
Ve bu değişimi görmek istiyorsanız, IDEF’e bakın.
Dikkatle.
Çünkü dünya da dikkatle bakıyor.
Bir Promosyonun Ardındaki Sessizlik: TSS ve TGS Çalışanlarının Gerçekleri
Türkiye’nin en büyük havacılık markalarından biri olan Türk Hava Yolları’nın gölgesinde, binlerce çalışanın yıllardır biriken sessiz çığlığı artık fısıltı olmaktan çıkıyor. Gündemdeki banka promosyonu meselesi, bu çığlığın sembolü haline geldi.
Öncelikle şu açık gerçeği dile getirmek gerekiyor: Her çalışan adil ve onurlu bir yaşamı hak eder. THY Teknik’te görev yapan personeller, aynı ortamı paylaştıkları teknik destek birimiyle benzer sorumluluklar taşırken, maaş ve özlük hakları anlamında ciddi bir uçurumla karşı karşıya. Üstelik bu fark TSS ile sınırlı da değil. TGS’de görev yapan, benzer fiziki ve psikolojik zorluklarla mücadele eden birçok çalışan da hak ettiği değeri bulamıyor.
TSS çalışanlarının sesi oldukça net: İstanbul gibi bir şehirde geçinmenin imkânsızlaştığı günümüzde aldıkları maaş kiraya bile yetmiyor. 25-30 bin TL’yi bulan kira fiyatları faturalara eklenen binlerce lira giderle birleştiğinde maaşlar eriyip gidiyor. 26.550 TL maaş alan bir temizlik personelinin kira ve faturalar için 23 bin TL harcadığı bir düzende geçinmek değil, nefes almak bile lüks haline geliyor.
Promosyon tartışmaları da işte bu ekonomik dar boğazın ortasında büyük bir hassasiyetle ele alınmalı. Temmuz zammı öncesinde promosyon anlaşmasının “apar topar” imzalanması çalışanlarda haklı bir güvensizlik oluşturdu. Tarafıma iletilen mesajlarda birçok çalışan bu sürecin zamanlamasının doğru olmadığını ve gerçekçi bir temsilden uzak olduğunu düşünüyor.
İşin en can acıtıcı kısmı ise kurum içindeki adaletsizlik algısının büyüme ihtimali. Aynı çatı altında benzer işleri yapan ama farklı maaşlar alan çalışanlar arasında huzursuzluk kaçınılmaz hale geliyor. “Beğenmiyorsan git” yaklaşımı kurumsal değerlere yakışmıyor. Nitekim bu söylemlerin gölgesinde birçok çalışan istifa edip memleketlerine dönüyor; yerlerine gelenler ise aynı döngüye sürükleniyor.
Bu yazının amacı birilerini hedef göstermek ya da ayrımcılığı körüklemek değil, aksine tüm THY ailesi içinde her bireyin yaptığı işin kıymetinin fark edilmesini sağlamak. TGS’de ambar altında ayakları moraran, yolcunun öfkesine maruz kalan, azar işiten emekçilerin de TSS’de kısıtlı haklarla görev yapan personelin de sesi olmak. Unutmayalım: Adalet bir lütuf değil, bir haktır. Ve bu hak ancak eşitliğin ve şeffaflığın olduğu yerde var olabilir.
Kurumlar büyür, gelişir, marka değeri kazanır. Ama bu değeri ayakta tutan isimsiz kahramanlardır. O kahramanların bugün bir tek talebi var: Geçinmek, yaşamak ve değer görmek.
Kalemin ucu adaletin aynasıdır. Görülmeyeni yazmak, duyulmayanı duyurmak da bu aynanın görevidir.
Hepinize sağlıklı, mutlu ve başarılı bir hafta dilerim…
TSS banka promosyonu almıyor neden TSS yazdınız
Old but good; TGSye alım varmı
Neyi şikayet ediyolar 3 ayda 1 çift maaş alıyorlar bayramlarda ikramiyeleri ceplerinde yılbaşında kar payı alıyorlar biz de orda güvenliğiz verdikleri sadece kuru maaş peki biz ne yapalım söyleyin