Değerli Okurlar,
Bazı markalar vardır bir şirket ya da bir logo değildirler. Onlar bir ülkenin ruhunu, karakterini ve hayalini taşır. Türk Hava Yolları tam olarak böyle bir marka. Uçaklarının kanatları altında yalnızca yolcuları taşımıyor, Türkiye’nin sesini, kültürünü ve geleceğe uzanan hayalini taşıyor.
Bugün 100. yılına doğru kanat açan Türk Hava Yolları’nın 2033 hedefleri kurumsal bir büyüme planının dışına taşmış kolektif bir ülke vizyonudur. THY’nin hedeflediği 810 uçaklık filo hedefinin ardında stratejik bir akıl, çevresel bir bilinç ve ticari bir sezgi yatıyor.
2025 itibarıyla 484 uçağa ulaşan THY filosu son 10 yılda %6,1’lik yıllık ortalama büyümeyle gelişti. Bu oran korunduğunda 2033’e kadar filonun 750 ila 810 uçak aralığına ulaşması bir hayalden öte çok güçlü bir ihtimal.
Ancak burada yatan en önemli konu plansız daha fazla uçak alımı değil. Asıl olan “daha doğru uçakları almak.” Airbus A350, Boeing 787 ve A321XLR gibi yeni nesil uçaklar sadece menzil avantajı getirmiyor, %20’ye varan yakıt tasarrufu ve karbon salınımında ciddi azalma sağlıyor. Bu da THY’nin sürdürülebilirlik iddiasını somut verilerle destekliyor.
2025’te taşıdığı yolcu sayısı 34 milyon (ilk 5 ayda). Yıl sonu tahmini: 82 milyon. Aynı oranda büyüme korunursa 2033’te hedeflenen yolcu sayısının 120 ile 150 milyon arası olma olasılığı güçlü görünüyor. Şu an 353 destinasyonla THY hâlihazırda “dünyanın en çok ülkesine uçan havayolu”. Bu sayı yeni açılacak Afrika, Orta Asya ve Uzak Doğu hatlarıyla 400’ü aşabilir.
Bunlar basit tahminler değil. Veriye dayalı ve eğilimlerle desteklenen projeksiyonlar.
Ayrıca İstanbul Havalimanı bu vizyonun merkezi siniri, kalbi, hatta beyni diyebiliriz. 200 milyona ulaşma potansiyeli bulunan yolcu kapasitesiyle dünyada sayılı mega havalimanından biri olan bu merkez, THY’nin tek bir hub üzerinden yürüttüğü en büyük network taşıyıcı modelinin belkemiği.
Bu model maliyet avantajı sunarken, bağlantı sürelerini kısaltıyor ve yolcu deneyimini tek bir çatı altında topluyor. Avrupa-Asya-Afrika üçgeninde konumlanan bu dev merkez yeni nesil İpek Yolu’nun havadaki versiyonu. Eski kervanlar deveyle gidiyordu, şimdi A350 ile gidiyor. Zaman değişti, ama amaç aynı: ticaret, bağlantı, prestij.
THY’nin hizmet yaklaşımı da evriliyor. First class’tan vazgeçerek business class ürününü en üst kaliteye taşıyan bir yapı kuruluyor. Hizmet politikasından ziyade; bir zihniyet dönüşümü. Maliyet tasarrufu ve daha yüksek doluluk oranı ile sürdürülebilir kârlılık sağlanıyor.
Yüksek kaliteli business class ürünleriyle oluşturulan sadakat zinciri yolcuları küresel bir markaya bağlıyor. Bu sadakat zinciri düşük kur marjı olan pazarlarda dahi yüksek verimlilik sağlıyor.
THY’nin Japonya, Çin ve Kore gibi pazarlara kültürel turizm odaklı stratejilerle yaklaşım benimsemesi “yumuşak güç” unsuruna dönüştürüyor. Bu hatlarda ilk izlenimi THY kabin memurları veriyor. Düşünsenize ülkeyi tanıtan ilk yüz sizsiniz. THY aslında pasaporttan önce Türkiye’yi tanıtan ilk yüz oluyor.
Amerika kıtasında kurulan 14 noktalı geniş ağ stratejik bir hamlenin parçası. ABD gibi maliyetli ama yüksek getirili bir pazarda 5 milyon Amerikalı ziyaretçiyi Türkiye’ye taşımayı hedefleyen THY, turizm sektörü için stratejik bir kaldıraç haline gelmiş durumda.
2033’te THY yalnızca 100 yaşında olmayacak. Avrupa’nın en büyük filolarından birine sahip olacak. Dijitalleşme ve yapay zekâ destekli operasyonlarla kişiselleştirilmiş müşteri deneyimi sunacak. SAF (sürdürülebilir havacılık yakıtı) ve karbon dengeleme projeleriyle çevresel liderlik sergileyecek. Skytrax ve benzeri platformlarda ilk 5’e girme hedefini gerçekleştirebilecek.
……
Uzun yıllardır emek mücadelesinin bir parçası, zaman zaman da sesi olmaya gayret ettik. Bugün yine sessiz kalmamamız gereken bir konuyla karşınızdayım: Türk Hava Yolları Teknik AŞ’de yaklaşan sendika şube başkanlığı seçimleri.
Bir süredir bu konuda kalem oynatmadım. Malum gündem yoğun, ülke hassas. Ama içeriği ve taşıdığı anlam itibariyle bu seçim süreci sadece bir görev değişiminden ibaret değil. Teknik personelin sesi olacak, derdini anlayacak, çözüm odaklı ve samimi bir anlayışla hareket edecek bir değişimin eşiğindeyiz.
Tarafıma gelen yüzlerce mesaj, e-posta ve aramalardan birinde şu satırlar dikkatimi çekti:
“Bugün, işçi sınıfının ve emekçilerin haklarını savunma adına önemli bir dönemeçteyiz. Mevcut şube başkanı ile temsilciler sessiz ve hareketsiz görünüyor.
Bu sözlerin ağırlığı altında düşünmemek elde değil. Birileri artık ‘yeter’ diyor. Birileri bu düzenin böyle gitmeyeceğini haykırıyor. Emekçinin yanında yer almayan bir sendikal anlayış, günümüz çalışma hayatının gerekliliklerini karşılamaktan çok uzak.
THY Teknik’te çalışan teknisyenler yıllardır yüksek aidatlar ödüyor. Peki karşılığında ne alıyorlar? Sözleşme dönemlerinde verilen yetersiz vaatler, masa başında kaybedilen haklar ve kayıtsız bir sendikal yapı. Gencecik teknisyenler artık tulumlarını çıkarıp hakkını aramak için sandıkta mücadele etmeye hazırlanıyor.
Çalışan görüşlerine göre sorun ve dertleri sendikanın görmezden geldiğini artık yüksek sesle dile getirme vakti geldi.
Bu noktada genç çalışanlar seslerini yükseltiyor:
“Ne sağa ne sola; sadece adalete, insana ve emeğe tarafız.”
Bu söylem, yeni bir sendikal anlayışın doğmakta olduğunu gösteriyor. Çünkü mesele artık ideolojik değil; meselemiz insanca çalışma şartları, güvenli bir gelecek ve alın terinin karşılığını alma mücadelesidir.
Yeni Bir Dönemin Kapısında Mıyız?
Evet, belki bu satırları yazmak için erken. Ama bu yazının amacı kimin geleceğini tartışmak değil, nasıl bir anlayışın gelmesi gerektiğini konuşmak. Bu koltuklar kişisel çıkarların değil, toplumsal sorumluluğun taşıyıcısı olmalı. Beyin göçünü tersine çevirecek, teknisyene can suyu olacak bir iradeye ihtiyacımız var.
Unutmayalım bu mesleğin geçmişinde de büyük emekçiler vardı. Babam da bir teknik personeldi ve UTED’in onursal başkanı idi. O yüzden bu mesele benim için sadece yazı yazmak değil aynı zamanda bir vefa meselesi.
Şeffaf, Ahlaklı, Hesap Verebilir Bir Sendika Mümkün
Mesele sadece sendikayı değil, bir anlayışı değiştirmek. Adil, şeffaf, hesap verebilir bir yapı kurmak.
Birlikte Değiştiririz!
Kısaca sendikaya talip olan genç teknisyenler bu düzenin değişmesini istiyor ve yalnızca eleştirmenin yetmediğini savunarak gücümüzü birleştirmeliyiz ifadesinde bulunuyorlar. THY Teknik çatısı altındaki havacılık dernekleriyle ve çalışan platformlarıyla el ele vererek hak ettiğimiz koşullar için mücadele ederek, birlikte kazanmalıyız, birlikte güçlenmeliyiz çünkü birlik her zaman emeğin en büyük gücüdür diyorlar…
Başarı, huzur, mutluluk, sağlık ve dengeyle ilerleyeceğiniz bir hafta olsun…
Bizim sendikamız gerçekten çok şeffaf kimse ortada göremiyor.
Pardon pardon geçenlerde termos dağıttı penguen marka 😂
11 senelik personelim 2 üniversite mezunuyum, aldigim maaş 1 buçuk asgari ücret.Diyeceklerim bu kadar.