Paris’te Gurur, İstanbul’da Kriz: Havacılıkta İki Ayrı Türkiye

Paris’te Gurur, İstanbul’da Kriz: Havacılıkta İki Ayrı Türkiye

Değerli Okurlar, 

Her köşe yazısına başlarken bir tema ararım. Bu yazı için tema çok netti: havacılıkta iki ayrı Türkiye. Biri gökyüzünde bayrak gibi dalgalanan başarıların, diğeri ise yerde kriz içinde kıvranan sistemlerin hikayesi.

Paris Havacılık Fuarı: Umudun ve Gücün Sahnesi

Le Bourget pistine adım atmadım belki ama Paris Havacılık Fuarı’nın ruhunu, haberlerden, canlı yayınlardan, uzman yorumlarından içimde hissettim. Yıllardır takip ettiğim Türk savunma sanayii, bu yıl bir kez daha “biz de varız” demedi sadece; “buradayız ve güçlüyüz” dedi.

Baykar ve Leonardo’nun kurduğu LBA Systems ortaklığı teknoloji iş birliği değil, bir vizyonun sınır tanımadığını gösteren bir örnek. Akıncı, TB3 ve Kemankeş-1 gibi ürünler, yılların emeğini, azmini taşıyor. 35 ülkeye ulaşan TB2 ve 15 ülkeye ihraç edilen Akıncı, sadece araç değil birer ilham kaynağı.

TUSAŞ, yani Türk Havacılık ve Uzay Sanayii, artık küresel bir oyuncu olma yolunda hızla ilerliyor. Hürjet, KAAN, Anka, Atak, Hürkuş… Her biri sadece birer savunma platformu olarak bilinmemeli, Türkiye’nin gelecek iddiasının somut yansımaları olarak görülmeli.

Endonezya ile imzalanan 48 adet KAAN ihracatı, bu iddianın uluslararası sahnede de karşılık bulduğunu gösteriyor. Milli motorlar alanındaki TEI’nin başarıları ise ayrı bir saygı konusu. Eskiden hayal ettiğimiz hava araçlarını artık kendi üretim hatlarımızdan çıkarıyoruz.

ASELSAN, ROKETSAN, STM, HAVELSAN gibi devlerimiz fuarda boy gösterdi. Her biri yerli mühendisliğin ve azmin birer temsilcisi.

Kısacası: Paris’te yükselen Türkiye, umudun ve gururun adıydı.

İstanbul Havalimanı’nda ve Sektörde KDM Krizi: Dijitalleşmenin Bedeli

Ancak gökyüzünden yere indiğimizde başka bir Türkiye karşılıyor bizi.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) tarafından başlatılan “Kurumsal Dönüşüm Modeli” (KDM), bakış açısı ve sunduğu vizyon kulağa hoş gelse de dijitalleşme adı altında sektörde aksaklıklara neden oluyor. Hazırlıksız ve sektörle istişare edilmeden alınan bu karar, “Güvenlik Bilinci Eğitimi” yetkilerinin üç gün içinde iptaliyle ciddi bir kaosa neden oldu.

Sonuç ne mi oldu?

Örneğin İstanbul Havalimanı’nda işe alımlar durdu. Apron kartları çıkarılamıyor. Her gün 350 personelin dahil olduğu sistem şu anda tamamen kilitli. Bu kadar büyük bir ekosistem, henüz oturmamış bir dijitalleşme hamlesiyle durma noktasına geldi.

Yeni model eğitim videolarını izleyerek bireysel başvuru yapılmasına dayanıyor. Ancak sistem çalışmıyor. Eğitimlerin kalitesi, denetimi ve güvenliği büyük soru işaretleriyle dolu. Havacılık gibi güvenliğin ve emniyetin temel olduğu bir sektörde böyle bir sistem kabul edilebilir durmuyor.

Maliyetler Arttı, Kalite Düşündürücü

İşin finansal boyutu da düşündürücü. Daha önce kurum içi eğitmenlerle ücretsiz verilen bu eğitimler sadece İstanbul Havalimanına yılda 70 milyon TL’ye mal olacak. Bu yük havacılık gibi stratejik bir alanda sürdürülebilir görünmüyor.

Sistem neden işlemiyor?

  • Teknik altyapı yetersiz
  • Kullanıcı deneyimi zayıf
  • Eğitim denetimi yok
  • Hazırlık süreci tanınmadı
  • Maddi ve dijital erişim sorunları göz ardı edildi

Ve en önemlisi: Sektörle iş birliği yapılmadan, aceleye gelen bir kararla bu sürecin devreye alınmış olması.

Çözüm Masada, Kriz Sahada

Sektörden gelen haberler bazı temsilcilerin bu hafta doğrudan Cumhurbaşkanlığı nezdinde çözüm arayışına gideceğini gösteriyor. Bu durum yaşanan krizin ne kadar derin olduğunu kanıtlıyor.

SHGM’ye Sektörden Çağrı:

  • Sistemi askıya alın
  • Geçiş süreci için bir yol haritası hazırlayın
  • Eğitimlerin içeriğini uzmanlarla birlikte yeniden oluşturun
  • Dijitalleşmeyi eşit erişim ve kalite güvencesiyle uygulayın
  • En önemlisi: Sektörü dinleyin

Bu yeni sistem sebebiyle işe alım yapılamadığı için Avrupa’nın en büyük Havalimanı olan ekosistemimizde işe alım süreci kilitlenmiş durumda. Biz alamıyoruz, kimse alamıyor.

Bu nedenle yalnızca İstanbul Havalimanı’nın değil, tüm sektörün işe alım süreçleri bu hafta fiilen durdu. Gerçekleşen temaslarda çözüm alınamadığı ve ek süre istendiği belirtiliyor. Bu sistemin “Büyük ve Güçlü Türkiye” adımı olarak görülüyor olması gayet yerinde ve mantıklı bir bakış açısı ve unutulmaması gerekir ki havacılık sektörü dijital dönüşüme kapalı değil; aksine buna mecbur. Ancak bu dönüşüm, krizle değil; planla, iş birliği ve vizyonla yapıldığında çok daha iyi sonuçların alınacağının da ifade edilmesi gerekiyor.

İki Türkiye Arasında Köprü Kurmak

Paris’teki başarıyla İstanbul’daki kriz arasındaki fark, fiziksel bir mesafe. Bir yanda vizyon, cesaret ve mühendislik; diğer yanda planlarda aksaklık, iletişimsizlik ve zorlama var.

Bu farkı kapatmak hepimizin sorumluluğu. Türkiye’nin hem gökyüzünde hem yerde güvenle yol alması için ortak akıl ve ortak irade şart.

Hepinize mutlu, sağlıklı ve başarılı bir hafta dilerim…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir