Özçelik İş’in Anadolu Havacılık Şube Seçimi ve Çelişkileri…

sefa-inan-anadolu-sube-secimi-thy-teknik

Sayın Okurlarımız;

Gündem o kadar hızlı seyrediyor ki yetişmekte zorlanıyorum. Kafamda bir dolu konu var. Hepsi de önemli konular… Bu konulardan birini seçmek bile zor.

İnanılacak gibi değil ama yine de belirteyim. Her gün onlarca kişi ile telefonla görüşmek zorunda kalıyorum. Telefon numaramı bilmeyen kalmamış anlaşılan. Onlardan bir tek ricam, çok önemli olmadıkça saat 23.00 den sonra aramamaları olacak. Hani bir sözümüz vardır. “Hamama Giren Terler” denir. İşte aynı böyle bir durum söz konusu.

1991 yılından itibaren köşe yazısı yazmaktayım. Tabii ki her hafta köşe yazısı yazabilmek için havacılık gündemini çok iyi takip etmem lazım. Ben de yetişebildiğim kadarı ile sizlere yardımcı olmaya çalışıyorum. Neyse, fazla uzatmadan bu haftaki konuma gireyim…

Özçelik İş sendikası ile Teknik AŞ arasında yapılacak toplu iş sözleşme aşaması yaklaştıkça Sabiha Gökçen’deki hareketlenme arttı. Avrupa yakasındaki seçim rezaletinden sonra yapılacak olan Anadolu havacılık şube seçimi yaklaştıkça Sabiha Gökçen’deki Teknik AŞ hangarlarında da hareketlenme artmaya başladı.

Aldığım duyumlara göre Yavuz GÜVER in istifasının ardından eski şube yönetimindekilerden bir ekiple, yeni atanmış temsilciler arasında bir seçim yarışı olacağı bekleniyor. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış misali Yavuz Güver’in kendisi olmasa da ismi, her taşın altından çıkıveriyor. Sanırım bu adamdan kurtuluşunuz yok.

Tabii, önceki Avrupa Havacılık Şube seçiminde de yaşanan rezaletlerden sonra burada da bakalım bizi ne gibi rezillikler bekliyor demekten bir türlü alıkoyamıyorum kendimi.

Her iki tarafta da ön plana çıkan profillere baktığımda çok enteresan çelişkiler görmekteyim. Nasıl bir şube kurulduysa artık, bölüne, bölüne bitmemiş olmanın yanı sıra aksine, sanki giderek çoğalıyorlar. Eski şubeden görev süresi dolmadan istifa edip kaçıp sonra açılan yeni şubeye aday olmanın yanı sıra onca desteğe rağmen baskı ve tehditlere boyun eğip seçime bile katılmamak… Bu nasıl bir çelişkidir anlayan beri gele…

Hatırlayacağınız üzere, geçen dönem imzalanan protokolde genel merkezi suçlayıp, ben satmadım onlar sattı diyerek, kendi ekibindeki çatlak sesleri bastıramayıp sizi yarı yolda bırakmış bir şube başkanıyla (ki ben kendi isteğiyle bir istifa olduğuna hiç inanmadım, ilgili şahsı yıllardır hırsı ve egosuyla iyi tanıdığım için söylüyorum) hala düğünlü dernekli ilişkiniz ve onun saz arkadaşlarıyla seçimlere girmenizin mantığı var mı?

Sert bir çıkışla yüzde 30’luk ücret düşüşü protokolünü imzalamaya karşı çıktığını beyan etmek, mensubu olduğu sendikayı ‘’UMUT TACİRLİĞİYLE’’ suçlamanın yanı sıra ‘’ ONURLU BİR DURUŞ’’ iddiasıyla istifa metni yayınlamak ve hala aynı göreve devam etmek nasıl onurlu bir çelişkidir?

Ayrıca, bu yetmezmiş gibi, yeni şube seçiminde meydan okuduğu yönetimle yan yana pozlar vermek, kötülediği tabelanın altında yeniden göreve talip olmak bir çelişki değil mi?

Ankara’da bir yerlerde siyasette üst düzey bakan ya da başkan akrabalarınızın olması sendikacı olmak için yeterli mi?

Arkadaşlar; Sendikacılık muhalif ve aykırı bir ruh gerektirir. İktidardaki bir siyasetçiyi tanımak avantaj mı yoksa dezavantaj mı? Bir düşünün bakalım. BENCE DEZAVANTAJ

Çünkü çocuğu olduğunuz iktidarın neyine muhalefet edeceksiniz? Bu ne yaman çelişki demezler mi? Bugüne kadar neye karşı veya neye yakın olduğunuzu bile ortaya koyma cesareti göstermeden, sessiz sedasız, sarı sendikacılık ile dün ne verdiniz ki, bugün ne vaat ediyorsunuz demezler mi?

Toplu sözleşmelerde İnsan Kaynakları, işveren adına masaya oturan İşveren Vekili sıfatındadır. Hem bu sıfatla o tarafta çalışmak hem öte taraftan sendikayı savunmak, açıkçası aklım fikrim bu çelişkiyi kaldıramıyor. Varsayalım ki toplu iş sözleşmesinde anlaşma olmadı, karşılıklı kılıçlar çekildi ve taraflar birbirine REST çekti. Pardon ama, siz hangi tarafın aldığı karara uyacaksınız. Puantajın kapısına grev pankartı mı asacaksınız, yoksa şube başkanınızın kapısına grev kırıcı olarak mı dayanacaksınız?

Sektörümüzdeki dernek ve sendikalar aynı kitlelere hizmet etse de misyonları gereği sorumlulukları farklıdır. Aynı anda iki misyonu iki ayrı yerden yönetme iddiası da iki katı sorgulanmaz mı? Haliyle iki katı eleştiri ve soru işaretleri de doğurmaz mı?

Başkan yardımcısı olduğunuz dernekte döneminizi tamamlamadan neyi başarıp hangi misyonunuzu tamamladınız da, öteki taraflara zıplıyorsun demezler mi?

Bir yerdeki görev sürenizi doldurmadan başka göreve talip olmak, yol arkadaşlarınızı yarı yolda bırakıp, yeni bir yol için onlardan destek istemek ahlakimi?

Aynı şubede birlikte yıllardır görev yapmış, birlikte aynı sofralara oturup aynı otellerde konaklamış, aynı yönetimde görev almış bu kişilerin şimdi bu kadar birbirilerini suçlayarak karalamaları, aslında kendi geçmişlerini, bir yönüyle kendi kendilerini de suçladıkları çelişkisini de doğurmaz mı? Bilmek isterim… Paylaşamadığınız nedir? Çıkarlarınız mı? Yoksa hizmet aşkınız mı?

9000 kişilik bir grubu, iki şubeyle, her şubede de 2 tam maaşlı, 3 de amatör yönetici maaşı ve 2 de arabayla yönetmek için birbirinizi yerken, siz anca her ay milyonlarca aidat ödediğiniz ağa babalarınızı ve bu sistemi yönetenlerinizi eğlendirirsiniz.

Kulağıma gelenlere göre asıl orası daha çok karışıkmış. Unutmayın ki pasta büyüdükçe kavga da büyür. Böyle şubeler üzerinden de vekâlet savaşlarıyla birbirinizi devirmeye çalışırsanız, 3 gün sonrada hiç bir şey olmamış gibi yan yana birlik beraberlik mesajları da verirsiniz. Yanardöner olmayın ve ne olursa olsun DİK DURUN.

Kıymetli gençler; 30 yılı aşkın bir süre teknisyen ve dernek başkanlığı yapmış, dönemin rahmetli başbakanı Turgut ÖZAL ‘dan teknisyenlerin iş tazminatına % 148 zammı almanın ve aynı zamanda vergisiz maaş için koskoca kurumu ve bakanlığı bireysel olarak mahkemeye vererek davayı kazanıp binlerce meslektaşımın da bu zamlardan ve geriye dönük tazminatlardan nasıl faydalandıklarını hatırlatmak için yazıyorum.

Benim kişisel olarak açtığım dava da emsal kararla, toplamda geriye dönük milyonlarca lira tazminat alınmasını sağlamanın yanı sıra, işten çıkartılacağımı (!) bile bile mücadeleden vazgeçmeyen bir abiniz olarak, size geçmişte yaptıklarımızla övünmek için değil, geleceğinize ilham olup bu bayrağı bizden çok daha ilerilere taşımanız için sesleniyorum.

Bu anlatımlarımda bir tek yalan veya yanlış beyan olsaydı, hala aralarında bulunduğum emekli meslektaşlarım beni yerden yere vururdu.

Mevcut pandemi döneminde gördük ki, ülke olarak da dünya olarak da hepimizi gelecekte zor günler bekliyor. Uzaktan daha düşük maliyetli çalışma, daha az ücretle, daha az insanla, daha çok işi çıkarmaya odaklanmış sermayedarlar karşısında birlik olmaktan, geleceğinize kafa yormaktan başka çözümünüz yok.

Hâlbuki ki sizler, hep birlikte hakkınızı savunacağınıza, birbirinizi açığa düşürmekle ilgileniyorsunuz. Aslında sizler sendikanın değil çalışanın (işçi) temsilcilerisiniz. Çünkü sendikanın her hangi bir isim adı altında, masraflarınızı karşılayın diye verdiği ücretleri sendika değil yanınızda ki arkadaşınız veriyor. Kısaca, sizin patronunuz yanınızdaki size güvenerek oy veren arkadasınız oluyor. Patronunuzu sakın ola ki satmayın…

Siz bu konuda şüphesiz taraf olmanız gerekir. Tabii ki işçi kardeşlerinizin. Bizim zamanımızda işçi temsilcileri para almazdı. Sendikanın temsilcisi sadece Özçelik İş üst yönetimidir.

Oysa farkında mısınız bilemem ama, ne çalışma hayatınız ve ne de bugünkü koşullarınız bizim zamanımızdaki gibi değil. Şartları, bırakın geliştirmeyi, koruyamadan gittikçe daha da ağırlaştırdılar.
Bizler kadrolu yüzde yüz devletin çalışanıyken sizler, önce Teknik A.Ş, sonra kapatılan Habomla, özel şirketlerin elamanı oldunuz. Böl-Parçala-Yönet taktiği ile değişen işkolunuz ve azalan maaşlarınızla her gün daha da eriyorsunuz. Bizlerden daha yüksek tahsilinizle, daha düşük ücretlere çalışıyorsunuz.

Bizde ‘Teknik Destek’ denilen ucube yoktu. Teknisyenlerin işe ilk girişleri arasında fark yoktu. Giriş ücreti, adı T-5 olan grupta herkes için aynıydı. Zaman içinde işinizde başarılı olur, sınavlara girip lisans alırsanız, ancak bir yukarıya T-4 kademesine çıkartılıyordunuz. Şimdilerde ise sizi yıllarca Teknik Destek kapısında bekletiyorlar, düşük ücretle teknisyenlik yapıyorsunuz ve sonra yöneticiler işlerine geldiği bazı kişileri Teknik Destek ’den alıp ön plana çekiyor. Yani demem o ki, işiniz hakikaten zor.

Şimdi bir yerlerden aldığınız desteklerle, ya da yine bir oldubitti ile yahut öncekiler gibi tepeden baskı ya da hileyle bir yerlere gelebilir, bir koltuğa ve tabii ki bir süreliğine oturabilirsiniz ama temsil ettiğiniz üyenizin gönlünde, sofrasında sizi nereye oturturlar? Arkanızdan neler konuşulur ve en önemlisi ilerde

NASIL ANILIRSINIZ ONU BİLEMEM…

Exit mobile version