Değerli Okurlar,
Bu yılki TK FEST’in kapılarının çalışanların ailelerine de açılması büyük bir jest oldu. Bu tarz büyük şirketlerde böylesi dev organizasyonlara çalışanlarının yanına ailelerinin de dahil edilmesini kurumsal anlamda gerçek bir aile olma yolunda çok önemli adım olarak görüyorum. Ortak sosyal organizasyonlar çalışanların aidiyet duygusunu ve bağlılığını yükseltir. Ücret ve sosyal haklar insanların kurumla kurduğu bağı ve verimini çok etkileyebilir ama özde insanca muamele gösterip, adil yönetmeyi başarırsanız, asıl o zaman yükselişinizi hiç kimse engelleyemez.
Ahmet Bey’in THY için bu yıl sonunda yine kâr payı veya ilave bir ikramiye ödenmesi açıklaması bir nebze olsun yüzleri güldürdü. Gittikçe zayıflayan alım gücü ve önüne geçilemeyen zam yağmurları karşısında ücretli çalışanların böylesi jestlere çok ihtiyacı var. Bunun ekonomik değeri kadar çalışanlara kendini değerli hissettiren manevi tarafı da çok kıymetli. Umarız diğer iştirakleri de ayırmadan mutlu edecek kucaklayıcı bir karar alınır. Özellikle TSS ve TGS, DO&CO, TCI gibi iştiraklerden bu konuda çokça sitem alıyoruz. Daha düşük ücretle çalışanların daha çok korunmaya ve desteklenmeye ihtiyacı var.
Yıllardır kronikleşen bir türlü şeffaf bir açıklama yapılmayan konulardan biri de banka promosyonları. Sendikaların her dönem masaya taşıdığı ancak hiçbir şekilde olumlu bir adım atılmaması çalışanlar üzerindeki en kronik stres yüklerinden biri haline geldi. Zaten ağır gelir vergisi ile ücretleri yıl sonunda neredeyse zamsız hale kadar gerileyen bir sistemde en azından çalışanların hakkı olan banka promosyonlarının verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Neredeyse tüm kamu kuruluşu ve kamuya bağlı şirketlerde bu ödenirken hamisi varlık fonu gibi bir kamu kurum anlayışı olan THY de bunun pass geçilmemesi gerekiyor. En azından bu ekonomik koşullarda önümüzdeki banka anlaşmasından başlayarak banka promosyonlarını ödeyerek çalışanların yüzünü biraz olsun güldürmüş olursunuz.
Yaklaşan toplu sözleşmelerde artık sendikaların işi zor. Bunca birikmiş sorunu ve sıkıntıyı işverenlerle görüşüp çözüme kavuşturmaları lazım. Yeni ücret ve unvan yapılanmalarının yarattığı sıkıntılar ve mağduriyetler ortada. Uçucu kabin, kokpit ve teknisyenlerin her birinin ayrı ayrı kalemlerde sorunları ve beklentileri var. İlaveten yetkili teknisyenlerin ve teknik destek personellerinin halen çözülemeyen sorunları ve sendikalardan beklentilerinin yanı sıra bu sorunları önemseyen, bunlar için kafa yoran ve çözüm arayan kadrolara ihtiyaç var.
Mevcut kadrolardan duyulan rahatsızlıkların ve tepkilerin sesi toplu sözleşme yaklaştıkça yine yükseliyor. Yine aldatılmak, sahte anket mailleriyle kandırılmak istemiyorlar. Hangarlarda megafonlarla sahte vaatlerle ve kuru laflarla aldatılmaktan çekiniyorlar. Hem işverenle iletişimde sorunları olan ve muhatap alınmayan hem kendi genel merkezi ile kavgalı, davalı olanların geçirdikleri verimsiz 4 yılı sorgulamalılar. Düşünün ki bir sorununuz var; bunun sendika tarafından üst düzey yönetimle görüşülüp çözülmesi gerekiyor. Ama üst yönetimin tutarsızlıkları, geçmişteki aşırıcılıklarından ve kırdıkları tonla pottan kaynaklı güvensizlik ve saygı eksikliğinden dolayı muhatap alınmayan kişilerle temsil ediliyorsunuz. Nasıl çıkacaksınız bu kısır döngüden?
Boyundan büyük laflar edip, herkese meydan okuyan, ortamı gererek krizden fırsat uman acemi kabadayılıklarla nasıl çözeceksiniz bu sorunları? İmzaladığı toplu sözleşmeyi ilan etmekten bile korkan, binlerce insana göz göre göre yalan söyleyen sendikacılara kim nasıl inanıp saygı duyacak, nasıl güvenip, nasıl muhatap alacak ki? İnsanlar dün eleştirdiğiniz hatta arkalarından ağır laflar ettiklerinize bugünkü güzelleme ve yalakalığınızı nasıl sindirsin ki.
THY ülkenin en önemli ve değerli kurumlarından biri. Bu kurumlarda dernek, vakıf ve sendika gibi sivil toplum kuruluşlarının bir ağırlığı ve dengeleri sağlayan önemli bir değeri vardır. Bu kurumları temsil edecek kişilerinde bu sorumluluğu kaldıracak çapı ve kapasitesi olması gerekir. Stat amigosu ruhuyla, dönemin siyaset ve cemiyet popülizmiyle temsil ettiğiniz kitleleri kucaklayamazsınız. Siyasilerle yer aldığınız fotoğraflar sizi güçlendirmez, üyelerinizle yer aldığınız samimi kareler sizi güçlendirir. Akıllarda tribünlere değil, yalnızca gönüllere oynayan karelere kalır.
Bu yüzden vakit kaybetmeden geleceğinize sahip çıkmalı elinizi taşın altına koymalısınız. Hak verilmez alınır derler ya. Bunu birlik ve beraberlik içinde güvendiğiniz kadrolarla gerçekleştirebilirsiniz. Sadece ücretlerinizi değil mevcut haklarınızı da koruyacak, sorunlarınızı kolay iletişim ve karşılıklı güven ilişkisi ile çözebilecek insanlara ihtiyacınız var. Aksi halde geri durup topu hep taca atarsanız gölü de başka yerden yemeyi hak etmiş olursunuz?
Bakın her ne kadar şikâyet ve sitem etsek de sendikasız işyerlerinin hali vahim. Wc koridorlarına asılan ilan ve üyelik çağrılarına bile iş akdi feshi ile müdahale ediliyor. Günümüzde hiçbir işveren ve yönetim sendikaları istemez, doğal olarak kendi tasarruf ve takdirleri ile kararlar vermek isterler. Bu yüzden kızsak, eleştirsek ve zaman zaman küssek de derneklerin, vakıfların ve sendikaların ehil kadrolarla varlığı bence çok kıymetli. UTED’in son dönemde EASA ve SHGM konusunda çok önemli çabalarına şahidim. Yapılan görüşmeler doğrultusunda iletilen sorun ve konuları yakinen takip ediyorum. Kendilerine yönelik ön yargılara ve karşılaştıkları zorluklara rağmen kısıtlı bütçelerle büyük gayretler gösteriliyor. Bu işlerde samimiyet, gayret ve kabiliyet en önemli başlıklardandır. Umarız yaklaşan toplu sözleşmelerinizi güçlü ve sizi hakkıyla temsil edebilen samimi kadrolarla başarıyla tamamlarsınız.
Hepinize sağlıklı, başarılı ve huzurlu bir hafta diliyorum…