THY’de ‘Değer’ Doğrulanıyor(!): Ama Kime, Ne Kadar? Emeğin hakkıysa, herkes için olsun

THY'de 'Değer' Doğrulanıyor(!): Ama Kime, Ne Kadar? Emeğin hakkıysa, herkes için olsun

Değerli Okurlar, 

Son yazımdan sonra gelen yüzlerce mesaj… Ne yalan söyleyeyim hem duygulandırdı hem de düşündürdü. Düşünsenize: Bir sektörde “olmazsa olmaz”sınız ama her konuda “olmasa da olur” muamelesi görüyorsunuz. Kendi içinde bu kadar tezat olan başka bir sistem varsa beri gelsin.

Bugün birçok teknisyen, “sesimizi duyan yok” diye haykırıyor. Logbook krizinden tutun da maaş adaletsizliğine kadar uzanan onlarca konu EASA’ya kadar taşınmış durumda. Ama bizdeki yetkililer? Onlar kulakları pamukla tıkamış, duymamaya yemin etmiş gibi. “Sessizlik suistimalin habercisidir” derler ya, işte tam olarak oradayız.

Bir teknisyen şöyle yazmış:

“Hakkımız elimizden alınıyor, ama kimsenin sesi çıkmıyor.”

İşte bu cümle tüm sektöre tokat gibi iniyor aslında. Ama tokat yiyen dönüp, “kim vurdu?” bile demiyor.

“Kıymet Veriliyor(!)” — Gülüyoruz Ağlanacak Halimize

Bazı yöneticiler çıkıp “Artık teknisyene değer veriliyor” diyor. İnanın hangarlardaki herkes bu cümlelerle birbiriyle alay ediyor. Bu trajikomik durumda ‘’ağam bizimle eğlenir’’ modundalar.

Değer verilen kişiye günde 12 saat vardiya hazırlığı yapılmaz. Yemekhanedeki en düşük kalorili menüyle sofradan aç kaldırılmaz. Hastalanınca işyeri hekiminin verdiği raporu için bile savunma alınmaz. En ufak bir krizde yetkisi askıya alınıp maaşı %40’a yakın kesilmez.  

Bugün teknisyenlik adeta sektörel bir yer altı mesleği gibi. Herkes faydalanıyor ama kimse takdir etmiyor. Kaliteci racon keser, başteknisyeni ensesinde boza pişirir. Herkes bir şey söyler ama teknisyenin ne kendini savunacak kimsesi ne de bu kafa koparan zihniyete karşı itiraz edecek imkânı yok.

Logbook Meselesi: EASA’ya Giden Yol Ring Seferinden Başlıyor

EASA logbook konusu bir süredir en sıcak başlık. Başta Uted ve bazı meslek mensuplarının sıkı uğraşları ile konu muhatap bulsa da henüz bir çözüme kavuşamadı. Ama bu konudaki gayret ve sorunun her koridordan yankılanması da bir umut.

“Belki bu kez bir şeyler değişir.”

Ya nasip…

Sessiz Ama Derin: Teknisyenlik Diye Bir Meslek Vardı…

Kimi zaman bir çığlık değil, bir sessizlik sarsar insanı. Bugün teknisyenlerin çığlığı sessiz bir derinlikten geliyor. Hangar koridorlarında, WhatsApp gruplarında, vardiya sonlarında fısıltıyla dillerden dökülen hep aynı yorgunluk, aynı nakarat:

“Biz bu kadar değersiz miyiz?”

Kabin memurları ve pilotlar hak ettikleri değeri görmediğini düşünseler de teknisyenler ve teknik destek personellerinin hali daha da vahim. Sistemin en “sessiz dert ortağı.” Dürüst olalım: sistem göz önünde olanı koruyor, gözden ırak olanı eziyor.

Üstelik olay bununla da bitmiyor. Sahada ter akıtanlar ofiste klimalarda oturanlardan daha az kazanıyor. Tatil günü bile nöbet listesinde adı geçenler, kar kış demeden uçağı sefere yetiştirmeye çalışanların çetelede bir sayı olmaktan öteye gidemiyor. Kendi tamir ettiği uçağa yük olarak kayda geçip, uçuşta personel menüsü bile çok görülüyor.

Hat Bakım: Bir Vaktiyle Gururdu, Şimdi Yaralı Bir Hafıza

Hat Bakım bir zamanlar THY’nin gururuydu. Bugün? Maalesef iyi yönetilemeyen bir değişim sürecinin kurbanı. AHL–İGA geçişi zaten sancılıydı; bir de üzerine başarısız atamalar eklenince işler çığırından çıktı.

Yeni nöbetçi müdür olarak atanan kişinin “Hat Bakım ne iş yapar?” diye soracak kadar yabancı insanlarla yönetilmesi inanılması güç ama çok acı bir gerçek. 10 yılı aşkın deneyime sahip teknisyenler tek tek istifa ederken, yerlerine teknikten bihaber yöneticiler getiriliyor. EASA regülasyonlarını tanımayan bu sistem logbook imzaları üzerinden personeli tehdit ediyor.

Ve şimdi yaz geldi… Aileler tatil planı yaparken, teknisyenler “şehir dışı istasyonlara görev emriyle” sırtında bavuluyla turnelere çıkıyor. Eşini yanına almak bile yasak. İnsan sormadan edemiyor: Bu kadar yoğun mesai ve baskıya can mı dayanır?

Bir Bayrak, Bir Onur ve 80 Bin TL’lik Sessizlik

THY’de yönetim kurulu üyelerine sağlanan yeni haklar gündeme düştüğünde içimden sadece şu cümle geçti:

“Emeğin hakkıysa, herkes için olsun.”

Yönetim kuruluna 80 bin TL huzur hakkı verilirken, apronun ortasında yağmurla boğuşan ramp görevlisi 22 bin TL ile ay sonunu zor getiriyor. THY iştiraklerinde çalışan TGS ve TSS personelleri için temmuz ayı bir umut değilse nedir?

Pegasus memuruna 55 bin TL veriyor, ikramiye olmasa da en azından oyun şeffaf. THY’de ise “prestij var” denilse de bordroda sadece adaletsizlik ve vergi kesinti şampiyonluğu yazıyor.

Oysaki sektördeki başarı hikâyesi tek kalemle yazılmadı. Her biri gece gündüz çalışan binlerce emekçinin alın teriyle yazıldı.

Son Söz: Bu Sefer Duysunlar Diye…

Bu yazı ne bir isyan çağrısı ne de bir karalama kampanyası. Bu yazı sadece dürüst bir bakış. Birileri hâlâ duymuyorsa, belki daha yüksek sesle söylemek gerekiyordur:

Teknisyen, bu sektörü sırtında taşıyan görünmez kahramandır. Onun emeğini yok saymak, sektörü uçurmak değil, yavaş yavaş yere çakmaktır.

Bayram yaklaşıyor. Bu sefer bir fark yaratılsın. Bu kez sadece zam değil; biraz insaf biraz vefa da gelsin. Geçim sıkıntısı yaşayan, nasıl kurban keserim nasıl tatile giderim diye tasalanan çalışanlara bir bayram ikramiyesi dokunabilirsiniz.

Sadece teknisyenler gününde kuru bir kahve ile üç beş lansman oyunlarda verdiğiniz pozlarla kimseyi avutamazsınız. Yanında olmadığınız, hakir gördüğünüz, tokalaşırken bile elinizi sildiğiniz hallerinizi de herkes biliyor. 

Sanayii işçisi muamelesiyle yaklaşıp onlara profesyonel bir yönetim sunmadığınız ve sürekli baskı ile mobbing yaptığınız müddetçe size yalnızca öfke ve nefret birikir. Aidiyet duygusu günden güne tükenir.

Bir uçak teknisyeni evladı olarak mesleğinizin ne kadar onurlu ve ne kadar değerli olduğunu bende yaşayarak gördüm. Her daim bir baba emaneti olarak gördüğüm tüm değerli Uçak Teknisyenleri arkadaşlarımın gününü gönülden kutluyorum.

Gönlümüz gökyüzünde… Ama ayağımız hâlâ yerde.

Hepinize mutlu, sağlıklı ve başarılı bir hafta dilerim…

Exit mobile version