THY’de Çalışma Saatleri ve Vardiya Düzeni! 12 Saatlik Vardiya: Çözüm mü, Sorun mu?

THY’de Çalışma Saatleri ve Vardiya Düzeni! 12 Saatlik Vardiya: Çözüm mü, Sorun mu?

Değerli okurlar;

Türk Hava Yolları, Türkiye’nin en büyük işverenlerinden biri. Uçuş operasyonları, teknik bakım, yer hizmetleri, kargo ve iştirak şirketleriyle birlikte yüz binlerce kişiyi ilgilendiren dev bir ekosistemden bahsediyoruz. Böylesine büyük bir yapıda çalışma saatleri ve vardiya sistemi de görev alanına göre değişiklik gösteriyor.

Uçucu Personel

Pilotlar ve kabin memurları için çalışma saatleri klasik “mesai” kavramıyla ölçülmez. Onların düzeni, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen uluslararası standartlara göre planlanır.

Haftalık görev süresi 56 saati aşamaz.

Aylık görev süresi en fazla 210 saat olarak sınırlandırılır.

Üç aylık toplamda 500 saatten fazlasına izin verilmez.

Bu süreler sadece uçuş saatlerini değil; uçağa hazırlık, yolcuya hizmet, iniş sonrası işlemler ve hazır bekleme (stand-by) görevlerini de kapsar. Bu nedenle kabin memurları bir gün kısa bir uçuşta 4–5 saat görev yaparken, başka bir gün uzun hatlarda 12 saati bulan görev süreleriyle çalışabilir.

Teknik Personel

THY Teknik ve iştiraklerinde bakım-onarım faaliyetleri 24 saat devam eder. Burada genellikle üç vardiya sistemi uygulanır:

07:00 – 15:00

15:00 – 23:00

23:00 – 07:00

Bazı bölümlerde ise esnek mesai imkânı vardır. Çalışanlar sabah 07:00–09:00 arası işe başlar, mesailerini akşam 16:00–18:00 arasında tamamlar. Bu sistem, uçakların yerde kalma süresini azaltmayı ve operasyonların kesintisiz sürmesini sağlar.

Yer Hizmetleri ve Operasyon

Bagaj yüklemeden yolcu transferine, kargo taşımacılığından apron hizmetlerine kadar tüm süreç 24 saat esasına göre işler. Burada hem klasik üç vardiya hem de 12 saatlik vardiya düzenleri uygulanır. Havalimanı operasyonlarının her an canlı kalması, bu düzenin olmazsa olmazıdır.

Ofis ve İdari Personel

Uçuş ve operasyon dışında kalan ofis çalışanları için ise genellikle standart çalışma saatleri geçerlidir. Bu personel çoğunlukla haftalık 40–45 saatlik sabit mesai düzeninde görev yapar.

Türk Hava Yolları’nda tek tip bir çalışma saatinden söz etmek mümkün değil. Uçucu ekip için saat kavramı, uçuş görev süresi sınırlarıyla şekillenirken; teknik bakım ve yer hizmetlerinde vardiya sistemi öne çıkıyor. Ofis çalışanlarında ise klasik mesai düzeni geçerli.

Bu çeşitlilik, aslında havacılığın doğasından kaynaklanıyor. Uçuşların 24 saat boyunca kesintisiz devam etmesi, operasyonun her an hazır tutulması gerekiyor. THY gibi dev bir yapının ayakta kalabilmesi de ancak farklı vardiya modelleriyle mümkün olabiliyor.

Teknisyen Göçü

Son yıllarda dikkat çeken bir tablo var: tecrübeli teknisyenlerin yurt dışına ve farklı şirketlere yönelişi. Almanya’dan Hollanda’ya, İngiltere’den Körfez ülkelerine kadar birçok merkezde çalışmayı tercih eden teknisyenlerlerin sayısı giderek artıyor.

Bir dönem yılda yalnızca birkaç istifa yaşanırken, bugün rakamların yüzlerle ifade edilmeye başlaması düşündürücü. Özellikle yetkili teknisyenlerin yaklaşık üçte birinin istifa etmiş olması, uçak sayısı hızla artarken ciddi bir kapasite açığı riskini de beraberinde getiriyor.

Sektörde yaşanan bu kaybın temelinde, iş yükünün artışı ve çalışma koşullarının zorlaşması var. Personel eksikliği nedeniyle vardiya düzenlerinin sık sık değiştirilmesi, uzun mesai saatleri ve lokasyon değişiklikleri çalışanlar arasında huzursuzluk yaratıyor. Avrupa’daki örnekler gösterilse de, sosyal koşullar ve standartlar aynı değil. Dolayısıyla, yalnızca vardiya sistemini kopyalamak, çalışan üzerindeki yükü daha da artırıyor.

Buna ek olarak, çalışanların değer görme beklentisinin karşılanamaması, iletişimde sert ve baskıcı üslup algısı, işten ayrılmaları hızlandıran başka bir faktör. Çalışanların gelecek kaygısı taşımaması, mesleki birikimlerini kıymetli hissetmesi, aidiyet duygusunu güçlendirecek adımlar atılması gerekiyor. Çünkü teknik kadro, bir şirketin en kritik güvenlik halkasıdır. O halkadaki zayıflama, yalnızca işletmeyi değil, tüm sektörü risk altına sokar.

Bugün yaşanan tablo aslında bir “sessiz alarm” niteliğinde. Bu sese kulak verilmezse, gelecek yıllarda nitelikli iş gücü kaybı daha da büyüyecek. Çözüm ise aslında çok açık: adaletli çalışma koşulları, makul vardiya sistemleri, şeffaf iletişim ve çalışanı değerli hissettiren bir kurum kültürü.

12 Saatlik Vardiya: Çözüm mü, Sorun mu?

Türk Hava Yolları ve iştirak şirketlerinde çalışma düzeni uzun süredir tartışma konusu. Mevcut vardiya sistemi çalışanlara belirli bir esneklik sağlasa da, sık sık yorgunluk ve motivasyon sorunları gündeme geliyor. Ancak şimdi, 2026 yılının Ocak ayı itibarıyla tüm çalışanların 12 saatlik vardiya sistemine geçeceği yönünde güçlü iddialar konuşuluyor.

Bu gelişme, çalışanlar arasında iki farklı cephe oluşturdu. Bir kesim, uzun vardiya günlerinin haftalık toplam iş günlerini azaltacağını ve böylece daha uzun dinlenme imkânı doğacağını savunuyor. Diğer kesim ise bu sistemin getireceği ağır yorgunluğa, aile ve sosyal hayat üzerindeki baskıya dikkat çekiyor. Özellikle uçuş operasyonlarını destekleyen teknik ekipler, TGS ve TSS personeli açısından bu düzenin ciddi bir performans kaybı yaratabileceği öne sürülüyor.

Nitekim, 12 saatlik vardiya yalnızca mesai süresinden ibaret değil. İşe geliş-gidiş süreleri de eklendiğinde, çalışanın günü yaklaşık 16 saate kadar doluyor. Bu da geriye uyku ve temel ihtiyaçlardan başka bir şeye vakit bırakmıyor. İnsan bedeninin ve zihninin sınırlarını zorlayan bu sistem, uzun vadede hem iş verimliliğini hem de çalışan sağlığını tehdit edebilir.

Sonuçta mesele sadece “kaç saat çalışıyoruz?” sorusu değil. Asıl mesele, o saatlerin çalışanlara ve şirkete ne kazandırdığı, ne kaybettirdiği… 12 saatlik vardiya sistemi, kâğıt üzerinde düzenli görünebilir ama işin pratiğinde ortaya çıkacak tabloyu en iyi çalışanların sesi gösterecek. Belki de en doğru karar, bu seslere kulak vermekle alınacak.

Pilotundan yer ekibine, tüm havacılara güvenli ve huzurlu bir hafta dilerim.

Çorbadan Çıyan Çıktı! “Meslek Onuru Bildiriyle Korunmaz” 

Exit mobile version