İkramiye Ne Olacak, Sendikalar Nerede Duruyor?

İkramiye Ne Olacak, Sendikalar Nerede Duruyor?

Değerli okurlar,

Asgari ücret açıklandı, tartışma yine aynı yerden başladı.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da asgari ücret sonrası gözler büyük kurumlara, özellikle de Türk Hava Yolları çalışanlarına çevrildi. “Zam ne olacak?”, “İkramiye verilecek mi?”, “Oran ne kadar?” soruları kulislerde fısıltı olmaktan çıktı, yüksek sesle konuşulur hale geldi.

Hatırlayalım…

6 Eylül 2025’te düzenlenen TK Fest’te açık bir mesaj verilmişti: Yıl içinde ikramiye dağıtılmadı, ancak yıl sonunda belirli bir oranda ikramiye ödenecek. Net rakam yoktu ama kulislerde “bir maaş ikramiye” beklentisi dillendirilmeye başlandı. Altını çizelim; bu bilgi teyit edilmiş değil, sadece beklenti.

Çalışan açısından asıl kritik mesele ise zamanlama.

Konuşulanlara göre ikramiyenin Ocak ayı maaşıyla birlikte yatırılması bekleniyor. Ancak şu ana kadar bu konuda yapılmış resmî bir kamuoyu duyurusu yok. Yani ortada beklenti var, kesinlik yok.

Asgari ücret cephesinde ise rakam net.

1 Ocak 2026 itibarıyla asgari ücret yaklaşık %27 artışla 28.075 TL oldu. Bu artış özel sektörü dolaylı olarak etkileyebilir. Ancak şu gerçeği özellikle vurgulamak gerekiyor:

THY personel zamları doğrudan asgari ücret kararına bağlı değil.

Türk Hava Yolları’nda ücret artışları, THY Yönetimi ile yetkili sendikalar arasında yürütülen Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreçleriyle belirleniyor. Asgari ücret artışı tek başına belirleyici olmasa da, sendikaların masaya enflasyon ve hayat pahalılığını güçlü biçimde koyması gerekir.

İşte tam bu noktada soru şudur:

  • Sendikalar bu sorumluluğun neresinde?
  • TİS’ler Ne Söyler, Sendika Ne Yapar?

Toplu iş sözleşmeleri hiçbir zaman rakamlardan ibaret olmadı. Hele ki Teknik gibi yüksek nitelik, ağır sorumluluk ve küresel rekabetin iç içe geçtiği bir yapıda… Burada imzalanan her TİS, çalışanın geleceğe dair umudunu da belirlemekte.

Geçmişe baktığımızda şunu görüyoruz:

Teknik’te imzalanan TİS’ler hiçbir zaman “sıradan” olmadı. Sabit zam + enflasyon farkı gibi maddeler, özellikle ekonomik dalgalanmaların sert yaşandığı dönemlerde çalışanı kısmen korudu. Bu yönüyle geçmiş sözleşmeler, birçok sektöre kıyasla daha sağlamdı.

Ancak son yıllarda başka bir gerçek daha görünür hale geldi.

Sözleşmelerde kazanımlar var ama bu kazanımlar sendikal refleksle mi alındı, yoksa şirketin elde tutma zorunluluğunun doğal sonucu mu oldu, bu soru hâlâ net değil.

Çünkü havacılık teknik personeli artık sadece bir çalışan değil.

Yurt dışından teklif alan, sertifikasıyla küresel piyasada karşılığı olan, kaybedildiğinde yerine konması zor bir insan kaynağı. 2023–2024 dönemindeki yüksek oranlı artışlar da biraz bu gerçeğin sonucuydu. Yani mesele “sendika bastırdı, aldı” meselesi değil.

Sorulması gereken soru şu:

  • Sendika, masaya gerçekten güçlü mü oturuyor, yoksa süreci “olacak olan olur” noktasında mı izliyor?

Her TİS bize şunu da gösterdi:

Alınan her kazanım zor alındı. Masada bırakılan maddeler oldu, ertelenen talepler oldu, “bir sonraki sözleşmeye” devredilen başlıklar oldu. Bu tablo bize açık bir gerçeği söylüyor:

Teknik’te hiçbir hak kendiliğinden verilmedi. Ama her hak da sendikal kararlılıkla alınmadı.

Bugün yeni bir TİS sürecine girilirken geçmiş sözleşmelere bakmak hafızayı tazelemek gerekiyor çünkü geçmiş şunu söylüyor:

  • Masaya güçlü oturursan kazanırsın.
  • Taleplerini net koyarsan ilerlersin.
  • Sessiz kalırsan, başkaları senin adına karar verir.

Toplu iş sözleşmesi bir imza töreni değildir.

Bir irade beyanıdır.

Havacılıkta sistem uçaklarla değil, insanlarla ayakta durur. İnsanını yormaya, beklentiyle oyalamaya, sessizlikle idare etmeye çalışan her yapı eninde sonunda kaybeder.

Tüm havacılara güvenli ve huzurlu bir hafta dilerim.

Exit mobile version