featured

Yeni yıl açılımı..

Geçen hafta yazdığım “Güle, Güle Candan bey” başlıklı yazım rekor seviyede okunurken gelen yorumlarda bazı sitemlere maruz kaldığımda bir gerçek.Bazen yazılarımda ne anlatmak istediğimi, yermekle övmeği kelimelere dökerken sanırım düşündüğümü tam yansıtamıyorum. Herkesin arkasından en ağır hakaretleri yaptığı bir yöneticiye, Türk halkının ortak özelliği olan düşenin, ayrılanın ve ölenin arkasından kötü konuşmama kültürümüzün etkisinde kalarak ve istifa mekanizmasını çalıştırabilen erdemli bir davranış çizdiği için güle, güle diyerek “At ahıra kadar kovalanır” deyişinin güzelliği ile aramızdan ayrılanı kovalamaktan artık kaçınmış ve kovalayanları yermeye çalışmıştım. 
Candan bey için kullandığım ve takdir ettiğim erdemli davranışı Nisan 2005’de Abdurrahman Gündoğdu beyde de gözlemlemiştik. Hafızam beni yanıltmıyorsa, 2003 yılının Şubat ayında THY yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü olan sayın Gündoğdu 2004’ün sonlarına doğru yönetim kurulu başkanlığını, Nisan 2005’de  de THY Genel Müdürlüğü görevinden, aynı Candan bey gibi,yönetimde uyumsuzluk (bahanesiyle) gerekçesiyle istifa etmişti.
Daha önce, Candan Karlıtekin-Abdurrahman Gündoğdu uyuşmazlığı, Ankara’da Candan bey lehine biterken bu seferde Candan Karlıtekin-Temel Kotil uyuşmazlığı(!) Ankara’da Temel bey lehine bitti..
Kişilik yapısı olarak Abdurrahman bey samimi, sıcak ve ulaşılır bir profil seyrederken Candan bey sert, soğuk ve ulaşılmaz bir yönetici profili sergiledi. Ancak, onların başarılı veya başarısız oldukları onları oraya atayanlar tarafından değerlendirilebilir. Bizler her iki yöneticinin hükümetten strateji olarak ne emir aldıklarını bilmediğimizden THY’nin ileriye dönük planlamalarının neden-niçin lerini sorgulayamıyoruz. Bizim baktığımız yöneticilerin samimiyeti ve kişilik yapılarından öteye maalesef gidemiyor.  
Aslında düşünüyorum da, Candan bey ve Abdurrahman bey arasındaki o anlaşmazlık yaşanmasa idi, THY Genel müdür teknik yardımcısı Temel Kotil yerini muhafaza edecek ve Teknik A.Ş’nin oluşumundan sonra belki de oraya Genel müdür olacaktı. Ve şimdiki yönetim kadroları A dan Z ye değişiklik içerebilecekti.
THY üst yönetimindeki sürtüşmelerin sona ermesi şart. Aksi halde fazlasıyla büyüyen THY istenilmeyen bir yönetimsel ve Türkiye’de yaşanabilecek siyasi bir krizde büyüklüğüne paralel olarak çok fazla etkilenir.
Geçen haftaki köşe yazımın çok uzun olması nedeniyle yukarıdaki istifalarla ilgili bölümü tam yazamamıştım. Geçen haftaya ek olarak yazamadığım bazı detayları hatırlattıktan sonra, bu hafta 2009 senesinin son köşe yazısı olması nedeniyle, bu yılı kısaca değerlendirmek ve gelecek sene bizleri neler beklediğine yönelik bir değerlendirme yapmak istiyorum.
2009 yılının Türkiye için iyi geçtiğini söylemek şüphesiz çok zor. Global krizin etkilerinin uzun süre devam edeceğine dair işaretler her geçen gün biraz daha belirginleşiyorken sanki kriz bitmiş gibi, krizden en az etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu söyleyenler bence son derece yanılıyor.
Şüphesiz ki, Türkiye’nin en büyük sorunu PKK ve uzantısı KCK’nın yurt içi ve yurt dışı bağlantılarıdır. Yanlış politika ve yanlış açılımlarla ülkemizi içinden çok zor çıkabileceğimiz bir girdaba sürükleyerek ABD ve AB’nin Ortadoğu senaryolarını hükümetimize, sanki taşeronuymuşuz gibi, uygulatmaya çalışmasının son derece tehlikeli sonuçlara gidebileceğini her Türk vatandaşı gibi bende gözlemleyebiliyorum.
Ülkemiz adeta “tavşan kaç tazı tut” misali köşe kapmaca oynanır hale getirildi. Vatandaşların hepsi gelişmelerden tedirgin. Değme casus filmlerinde bile rastlanmayacak enstantanelere sıklıkla rastlanıyor. Sanki seneler önce birileri büyük bir senaryo yazdı ve şimdi bu senaryo uygulanmaya başlıyor gibi. Devletimizde, yasama-yargı-yürütme erkleri bağımsız olmaktan çok biri birinin içine girmiş durumda. Ordu ve Polis teşkilatımız biri birine şüpheli yaklaşım içinde. Anketlerde en güvenilen kurumumuz çıkan Silahlı kuvvetlerimizin yıpratılması kime ne fayda sağlar anlamak(!) güç.
 
Ancak, ben hala gerçekte Türk-Kürt sorununun olmadığını ve bu sorun varmış gibi gösterilme hikayesinin, dış mihraklarca kaşınarak ve sırf karışıklık yaratabilme adına örgütleştirilen PKK’nın kullanılarak varmış gibi gösterilmeye çalışıldığını düşünüyorum. Ülkemizin en az gelişmiş bölgesi olan Güneydoğu Anadolu bölgesindeki sorun, sadece içeriğini hala anlayamadığım Kürt açılımı veya demokratik açılım isimli ne olduğu bilinmez projelerle değil sadece İktisadi açılımlarla çözülebileceğine inanıyorum. Kısaca; İş-Aş-Para’nın olduğu yerde sorun kalmaz.

Türk sivil havacılığına bakış;  
Sektörümüzü değerlendirmeye aldığımızda Türkiye’den kaynaklanmayan ancak Türkiye’yi de vuran krizin etkilerinin Türk sivil havacılığı da vurduğu söylenemez. 2009 senesindeki kötü tahminlere karşın tam tersi büyüme trendine giren ülkemiz havacılık sektörünü yeni yılda neler beklediğini şimdiden söyleyebilmek için, ülkemizin öncelikle istikrarlı bir döneme girmesi ve her geçen gün TV’lerimizde de sıklıkla gösterilen terör odaklı görüntülere sebep olan siyasi tutarsızlığın sona ermesi şart.
2010 senesindeki yakıt fiyatlarının yanı sıra Euro-Dolar paritesi sektörümüzde son derece etkili olacak gibi görünüyor. 2009 da kriz dolayısıyla batan havayolu şirketleri uçak piyasasını düşürdüğü bir gerçek. Bu kriz dönemini fırsat bilerek ucuzlayan piyasada, uçak alım ve kiralamalara hız veren şirketlerimiz, Suudi Arabistan ve Cezayir’deki wet lease-dry lease piyasasının gittikçe azaldığının farkında olsalar gerek ki, yeni yılda uçaklarını tur operatörlerine kiralayarak veya başka pazar arayışlarına girerek 2010 senesini geçirmeye çalışacaklar gibi görünüyor.
Şirketlerimizin bazılarının 2010 büyüme trendine bakmak gerekirse; 2009 yılındaki uçak alımları 2010’da da devam edecek görüntüde. Bu alımlar veya kiralamalar sonucunda 2010 da  Onur Air 28 uçak- Pegasus 32 uçak- Corendon 7 uçak- Sky 17 uçaklı filoya sahip olacaklar.
Temennimiz, yangından mal kaçırır, batan geminin malları bunlar misali, 2010 yılında da sürdürüleceği söylenen uçak alımlarının istenmeyen bir durumla karşılaşılıp elde patlamaması.
Şirketlerimiz bu olasılığı değerlendirip mutlaka A-B hatta C planlarını yaparak pozisyon almışlardır diye umuyor, savaşların, terörün, acıların ve felaketlerin, geçip giden koca bir yıl gibi geride kalması umuduyla 2010 yılının öncelikle ülkemize ve milletimize daha sonra sektörümüze ve çalışanlarına sağlık ve mutluluk getirmesini diliyorum.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir