featured

PARDON(!)

Her hafta sizlere bu sütunlardan sesleniyorum ve sektördeki durumu en rasyonel bir şekilde gözlemleyip, doğruları yanlışları sizlere aktarmaya çalışıyorum.
Bu yazılarımın; okuyucularım, havacılık camiası ve basınımızca takip edildiğini çok iyi biliyorum.
Takip edilmek, yazılarına değer verilip okunmak, çok hoş bir duygu ve motive edici. Bu nedenle; her hafta genellikle olumlu yorumlar aldığım köşemdeki yazılarımı sürdürebilmek ve hazırlamak için çok emek veriyorum. Yazılarımı okuyan ve gönderdikleri iletilerle destekleyen okuyucularıma, buradan bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.
Airporthaber, Türkiye’de gerçekten eşi benzeri bulunmayan bir internet yayıncılığı yapıyor. İzlediğiniz gibi; genel yayın yönetmenimizin görüşlerine ters düşecek köşe yazılarına, sizler bile şaşırmaktasınız ve iletilerinizde “bu ikilem neden?” diye sorguluyorsunuz. Haklısınız. Airporthaber; bilinen klasik patron şirketi değildir. Gerçekten yazarları ve okurları için özgür bir platformdur. “Farklılığını” bu özelliği nedeniyle sağlamaktadır. Çünkü sitemiz hiçbir kurum veya kuruluşla işbirliği içinde olmayan, bağımsız bir kuruluştur,
Bu düşünceleri kafamdan geçirirken, ister istemez Türkiye’mizin içinde bulunduğu zor koşulları anımsadım.
Her yurttaş gibi ben de ülkemizin gidişini yakından izliyor ve huzursuzluk duyuyorum.
Ülkemizin bütünlüğü ve prestijine yönelik tehdit her geçen gün artarken, politikacılarımızın ödüncü yapıları nedeniyle geri dönülmez bir yola doğru gittiğimizi, tüm yurttaşlarımız gibi üzülerek izliyorum. Düne kadar çok önem verdiğimiz demokratik yaşamımızla ilgili değer yargılarımız, fark ettirmeksizin yavaş, yavaş kaybolmakta (ya da uygulanan sinsi plan sonucu, kaybettirilmekte), her zaman gurur duyduğumuz Atatürk ilkelerinin şekillendirdiği çağdaş toplumsal yapımız bile eleştirilir, önemsenmez duruma getirilmeye çalışılmakta; bu yönde etkinliklerini sürdüren kişi, kurum ve kuruluşlar görülmezden gelinmektedir.
AB’ye girebilme uğruna verdiğimiz bu ödünlerin sonunun gelmeyeceğinden, ödün verdikçe daha da vermemiz isteneceğinden sokaktaki yurttaş bile emin. Türkiye’nin aydın, demokratik, dinamik güçleri, halk, bu durumdan son derece rahatsızdır. Kapital sahiplerinin ve dolayısıyla Avrupa’nın zengin ülkelerinin kuralları koyduğu bir ortamda, onlara yaranmak adına yapılan eylemler ve verilen ödünler, Türk halkının onurunu zedelemektedir.
Bugünkü yöneticilerimizi; zengin babasından kalan malları satarak elde ettiği geçici zenginlikle övünen mirasyedi oğula benzetiyorum.
Neyimiz varsa satılmakla kalmıyor, bir de üstüne, dış borçlarımızda yüksek oranda artışlar gerçekleşiyor.
AB’nin istediği birçok kritere uygun yasalar çıkartılmasına karşın, ülkemizde, çalışan insanların ekonomik demokratik hakları hala 12 Eylül’de asılan askıdadır. Her şeyimizi denetleyen AB komiserleri, bu yana hiç ilgi göstermemektedirler. AB standartlarına göre yaşamımızı yeniden düzenleyeceksek, toplumsal yaşamın her alanında daha özgür ve demokratik bir yaşama dönüştürülmesi asıl hedef olmalıdır. AB kıstasları sadece Diyarbakır için geçerli değildir. Ülkemizi bu komiserlere şikâyet edenler, İstiklal marşımızın söylenmediği parti genel kurulları yapmakta,açıkça bir komşu ülkenin sözde liderinin ağzıyla konuşmaktadırlar. Düne kadar TC olarak muhatap kabul etmediğimiz kişi ve kurumlar, bize zorla muhatap kabul ettirilmek istenmektedir. Dostumuz ve stratejik ortağımız (!) olarak lanse edilen ABD ise kendi bölgesel çıkarları için, bize karşı ikili oynamakta, Türkiye aleyhine dile getirdiklerini, arada kendi tabirleriyle sürçü lisan ettik diyerek geçiştirmek istemekte ve ülke içinden ve dışından destekçileri bu sürçü lisanları hemen tekrarlamaktadırlar!
Biz hala anlamamış gibi davranarak, AB hevesimizi ( ki-almayacaklarını bile, bile) riske atmamaya çalışmaktayız.
Haritalarda sınırlarımız farklı gösterilmekte, kendi paramızla aldığımız uçakların sunumlarında ( Air Show’larında) sınırlarımız farklı gösterilmekte, Dışişleri Bakanımızın bindiği Lufthansa uçağında bile kasıtlı olarak sözde ermeni soykırımıyla ilgili CD’ler koltuk ceplerine konulmaktadır. Ve sorulduğunda; hep, “Pardon” denilmektedir.
İktidar partimiz, Türk halkının gözleri önünde sergilenen bu onursuz oyunlara derhal dur diyecek politikalar üretmelidir. Ülke malları satıp savurulurken, bir yandan dış borçların artması ne şekilde açıklanacak bilemem ama Ülkemizin saygınlığını ve Türk halkına sorulmaksızın verilen ödünler hiçbir şekilde unutulmayacak.
Ülkemizin durumu ne yazık böyle ve buradan yarınlara yönelik beklentilerimiz ve umutlarımız nasıl beslenecek? Merak konusudur.Yanıtsız ya belirsiz kalan bir soru olarak, bu soru, hep önümüzde mi duracak?…
“ Deveye demişler; neden boynun eğri!” o da demiş ki; “Nerem doğru ki” örneğinde olduğu gibi
Ülke bu durumdayken, başlıca gelir kaynaklarımızdan turizm ve dolayısıyla havacılık ne pay alacaktır? Turizm gelirlerimiz geçmiş yıllara oranla hızla düşmektedir. Havayolu şirketlerimizin de sanırım yaşanan ekonomik ortamdan çok büyük beklentileri yok, etkinlikleri günü kurtarmaya yönelik. En yoğun politik kadrolaşmalara kurban edilen THY’mizin; teknik ve yönetim kadroları, yolcu taşıma politikaları, vizyon bakımından da durumunun çok iç açıcı olduğu söylenemez. 2007 yılı için ne yazık ki iyimser bir tablo çizemiyoruz, aslında çok isterdik ama daha olumlu bir görüntü olmasını belirleyecek bir gelişme yok.
Çünkü, Türkiye’nin yaşamış olduğu bu yoğun gerilim, bu yüksek tansiyon, sübvansiyonlarla dengede tutulmaya çalışılan ekonomik istikrar, gerçekçi görünmüyor… Yapılan dış (ülkelerin) yatırımlarına bakınız; sadece borsaya yönelik. (Borsamızdaki yabancı kaynaklı “vur-kaç” taktiğine yönelik paralar, bizim için tehdit unsuru aynı zamanda.) Bir tek sınaî yatırım gösterebilir misiniz?
Durum böyleyken ve sektörümüzdeki şirketler de yaşama savaşı verirken, yeni Havayolu şirketleri kurulmasını, neye güvenip böylesine bir zamanda böylesine kırılgan bir alana yatırım yapıyorlar diye anlamakta zorlanıyorum.
Tabiî ki sonuçta Para onların, vardır bir bildikleri diye geçiştirerek yinede Hayırlı olmasını diliyorum.
İyi haftalar.
Not/ Yukarıdaki açıklamalarımda bir hatam varsa…..PARDON(!) 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir